Pazartesi, Kasım 21

SABAH NAMAZI

Ey Âdemoğlu! Günün evvelinde bana kulluk et ki, günün sonuna kadar seni
korktuklarından emin edip, umduklarına ulaştırayım.

Rızıkların taksimi ve berekâtın inme zamânı olan sabah namazı vaktini uykuda geçirenlerin rızkı noksanlaşır. Günün en şerefli zamanıdır. Vücûdun en zayıf vakti olduğundan, birçok hastalığının faaliyeti de o zaman baslar. Sabah uykusu rızkı noksanlaştırır.

Hadisi Şerif’de : Bir kısım melekler gece, bir kısmı da gündüz size gelirler. Sabah ve ikindi namazını sizinle kıldıktan sonra melekler semâya çekilir. Mevlâ meleklerine: “Kullarımı ne halde bıraktınız?” diye sorar. Onlar: “Yâ Rabbi. Onları namaz kılarken bulduk, namaz kılarken bıraktık” derler. (Müslim C 1 S. 260 Hadis No: 210)

Hadisi Şerif’de : Ayın on dördüydü. Resûlüllah S.A.V. aya baktı ve: “Su ayı gördüğünüz gibi Rabbinizi göreceksiniz. Günesin doğması ve batmasından evvelki (Sabah ve ikindi) namazları(nı)edâ etmekte Mü'min kardeşlerinize elinizden geldiği kadar yardımcı olun ve bunu terk etmeyin” buyurdu. (Müslim C 1 S. 260 Hadis No: 216)

Hadisi Şerifde : Kim yatsı namazını cemâatle kılarsa, gecenin yarısını, sabah namazını da cemâatle kılarsa, gecenin tamamını namazla geçirmiş gibi mükâfâta mazhar olur. (Müslim C 1 S. 260 No: 287)

Sabah Namazını Cemâatle kılmayan kişinin, bir nefsi aslâ kemâl bulmaz.
(M.I.R.C.1 M 52)

Sabah namazını, cemâatle kılmak bir gece nâfile namaz kılmaktan birkaç mertebe üstündür. (Bu noktaya dikkat etmeli...) (Mektûbat)

Hadisi Şerifde : Kim sabah namazını kılarsa, Allah'ın zimmetinde (himâyesinde)dir. Allahü Teâlâ zimmetinde olmayanı yüz üstü cehenneme atar. (Müslim C 1 S. 260 Hadis No: 288)

Ebû Hüreyre R.A.: “Biz Peygamberimiz zamanında erkenden sabah namazına
gelmeyi, Resûlüllah ile savaşta bulunmuş kadar şerefli sayardık” demiştir.

Hadisi Şerifde : İki rekat sabah namazı, dünyadan ve içindekilerden hayırlıdır.

Hadisi Şerifde : Yatsı ve sabah namazı münâfıklara ağır gelir. İnsanlar bu namazlarda olan füyüzât-ı ilâhîyi bilseler, emekleyerek de olsak (gelip) kılarlardı. (Ruhulbeyan C. 5 S. 444)