Çarşamba, Ocak 25

Hikem-i Ataiyye 6

‎37. O’nun güzel vasıflarından dolayı O’nun hakkında hüsn-ü zan edemiyorsan, bar...i sana verdiği güzelliklerden dolayı hüsnüzan et. Çünkü O sana hep güzellikler vermiş ve sana birçok nimet ulaştırmıştır.

Açıklama: Hüsnüzan; güzel düşünmek, iyilik beklemek demektir.
Allah (c.c) hakkında hüsnüzan iki kısımdır:
Havas tabakası; Allah’ın (c.c) rahmet, sehavet, af ve kerem gibi vasıflarını bilerek O’na hüsnüzan besler (Yani O’ndan güzellik ve iyilik bekler). Ve bu zan asla kesilmez, devam eder.
Avam tabakasınınki ise; Allah’ın (c.c) vermiş olduğu iyiliklere, ihsanlara ve nimetlere bakarak oluşan zandır. Şayet Allah (c.c) onlara bir kahr ve bela verse, ihsan ve nimetlerin daha çok olduğunu tefekkür edip, razı olurlar ve isyan etmezler.
En makbulü birinci kısımdır.
Şayet Allah’ın (c.c) rahmet, kerem ve benzeri vasıflarını bilerek O’nun hakkında hüsnüzan besleyemiyor, O’nun ihsanını düşünemiyorsan bari sana verdiği nimetleri düşün de öyle zannını güzelleştir. Çünkü O sana sayısız ihsanlarda bulunmuş, birçok güzellik vermiştir.
Eyyûb (a.s) hastalanınca hanımına,
“Ben kaç yıldır hastayım? diye sormuş. Hanımı,
“Yedi yıldır” demiş. Eyyûb (a.s),
“Bir şey değilmiş. Oysa Allah (c.c) daha önce bana yetmiş yıl sıhhat verdi. Yetmiş nerede, yedi nerede?” demiş. Resûlullah (s.a.v),
“Size birçok nimet ihsan ettiği için Allah’ı sevin. Allah’ı sevdiğiniz için beni sevin, beni sevdiğiniz için de Ehl-i beyt’imi sevin” buyurmuştur.15


15Tirmizî, Menâkıb, 32; Hâkim, el-Müstedrek, 3/150.


‎38. Kendisinden kopması mümkün olmayandan kaçan ve onunla kalıcı olmayanın peşi...nde koşanın durumu ne acayiptir. “Çünkü gerçekte gözler değil göğüslerdeki kalpler kör olur” (Hac 22/46).
Açıklama: Kuldan ayrılması mümkün olmayan şeyden murat; Cenâb-ı Mevlâ (c.c) ve O’nun takdiridir. Kalıcı (baki) olmayan şeyden murat ise, dünya ve kişinin aldığı tedbirlerdir.
Rabden kaçış mümkün değildir. Dünya ve lezzetleri de kalıcı değildir. Acayiplerin en acayibi; kişinin Rabbinin taat ve marifetinden kaçması ve elbette ayrılacağı dünya lezzetlerinin peşinde koşmasıdır.
Yahut da kaderinden kurtulma imkânı yokken tedbirlerin peşinde koşmasıdır. Bütün bunlar basiretin kapalılığındandır. Şeyh Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî (r.a) der ki: “Üç şey basiretin körlüğünün alâmetidir:
a) Uzuvların Allah’a (c.c) kolayca isyan etmesi,
b) Kulların elinde olana tamah etmek,
c) İbadetleri zorlanarak yapmak.”

‎39. Bir varlıktan diğerine gidip durma. Yoksa gittiği yer az önce geldiği yer o...lan dolap beygiri gibi olursun. Lakin varlıklardan onları yaratana git. “Elbette son varış Rabbinedİr” (Hecm 53/42).
Açıklama: Allah’a (c.c) ibadetinde niyetin makamlara ulaşmak, keşif ve keramete kavuşmak veya cennet, huri, köşk vs. olmamalıdır. Çünkü bu istekler de dünyadaki isteklerin cinsindendir. Oysa mürid nefsi ile alâkalı tüm istekleri terketmelidir. İstek istektir. Uhrevî istekler için dünyevî istekleri terkeden değirmen çeviren katır gibidir. Devamlı aynı yerde sayar. Asıl dönüş ise Allahadır ve ibadeti O’nun için yapmalıdır. • Resûlullah’ın (s.a.v) şu hadis-i şerifine bir bak:
“Kimin hicreti Allah’a ve Resûlü’ne ise onun hicreti Allah ve Resulü’nedir. Kimin hicreti ise ulaşacağı bir dünyaya veya evleneceği bir kadına ise onun hicreti o hicret ettiği şeyedir.”*16

Bu sözü iyi düşün ve anla.
Açıklama: Amellerin kıymeti niyetlere göredir. Senin maksadın sırf Allah (c.c) olsun. Maksat Allah (c.c) değil de uhrevî istekler olursa mürid Allah’a (c.c) değil, ancak isteklerine ulaşabilir.
O halde bu hadis-i şerifi ve ihtiva ettiği emri iyi düşün ve kendi niyetine bir bak. Acaba bu yolda senin niyetin ne?

16 Buhârî, imân, 41; Ebû Davud, Talâk, 11.

‎40. Hali seni uyandırmayan ve sözü seni Allah’a (c.c) teşvik etmeyen kişiyle ar...kadaşlık etme.
Açıklama: Hali sana Allah’ı (c.c) hatırlatmayan, sözleri O’nun yoluna teşvik etmeyen kişiyi şeyh edinme.
Hakiki şeyh; göründüğünde hali Allah’ı hatırlatan ve insanları Allah’ın (c.c) yoluna sevkeden kişidir. Böyle olmayan şeyhlere tâbi olma.
Mürid, bir şeyhe bağlanmadan evvel onun halini ve kâlini (sözlerini) araştırmalıdır. Hali ve kâli ile Allah’a (c.c) götüren bir şeyh bulduğu zaman ona bağlanmalı ve artık teslim olmalı ve kalbinden itirazı kaldırmalıdır. Tasavvuf kitaplarında bildirildiğine göre şu beş özellikten birine sahip kişinin şeyhliği sahih değildir:
• Dini bilmemek,
• Müslümanların hürmetini düşürücü hareketler yap¬mak,
• Boş şeylerle meşgul olmak,
• Daima hevâsına tâbi olmak
• Kötü ahlâk sahibi olup bunu umursamamak. Ayrıca şeyhlik için bunların dışında bazı şartlar gereklidir:
• Nefsin hilelerini ve tedavisini bilmek,
• Yoldaki aşama ve makamları bilmek,
• Silsilesi Resûlullah’a kadar ulaşan kâmil bir mürşid-den icazet (hilâfet) almak,
• Himmeti yüksek olmak (yani Allah’tan (c.c) başkası¬na bağlı olmamak, iltifat etmemek),
• Gücü miktarınca şeriata göre amel etmek.

Bu şartlara uymayan kişileri şeyh edinmek müride faydadan ziyade zarar getirir. Bir sonraki hikmette de bu¬na işaret edilmiştir.


‎41. Hali senden kötü kişiyle arkadaşlık etmen, kötü olmana rağmen çoğu kere san...a kendini güzel gösterir.
Açıklama: Kendinden kötü halde olan kişilerle musahabe (arkadaşlık) eden kendini güzel görür. O halde daha iyilerle arkadaşlık etmelidir ki kişi kendini kötü görsün ve iyilerin ahlâkına özensin. Şeyh Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî (r.a) der ki:
“Bir dostum bana şöyle nasihat etti:
“Nefsini sana tercih edenle arkadaş olma. Çünkü o değersiz bir kişidir. Seni nefsine tercih edenle de arkadaş olma. Çünkü o hareket fazla devam etmez. Öyle bir kişiyle dost ol ki o hatırlanınca Allah hatırlansın ve sohbeti kalbi nurlandırsın.”
‎42. Zâhid kalpten zuhur eden amel az olmaz. Rağib kalpten zuhur eden amel ise çok olmaz.
Açıklama: Dünyayı, dünya zevk ve ziynetlerini (yahut da Allah’tan (c.c) başkasını) terkeden kalp veya kişiye zahid denildiği gibi bunlara meyleden kalp veya kişiye de rağib denilir.
Zâhid bir kalp ile yapılan amel az dahi olsa Allah (c.c) indinde çok değerlidir. Kalbi dünyaya bağlı olan kişinin ise ameli ne k...adar çok da olsa değersizdir.
Şu hadis-i şerif bu manadadır:
“Sünnet dairesinde yapılmış az amel, bidat dairesinde yapılan çok amelden hayırlıdır.”17 Dünya sevgisi ve ona dalmaktan daha büyük hangi bidat vardır ki? Ne Resûl-i Ekrem (s.a.v) zamanında, ne de sahabe-i kiram (r.a) zamanında böyle bir şey yoktu.

17 Süyûtî, Câmiu’s-Sagîr, nr. 5618; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, nr. :t!H6; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, nr. 1096.
‎43. Güzel ameller güzel hallerin neticesidir. Güzel haller ise kalplere inen ma...kamların tahakkukundandır.
Açıklama: Ameller mücahede sonucu oluşan cismin hareketleri, haller ise kalbin hareketleridir. Makamlar ise kalbin bir halde mutmain olması, sükûn bulmasıdır.
Mesela zühdü ele aldığımızda; insan evvela cehd ve gayretini gösterir, dünya ve ziynetlerini terkeder, sonra zorluklara sabrederek zühdü kendine hal edinir. Daha sonra Allah’ın (c.c) ihsanı kalbe iner ve insan o halde mutmain olur. O halin tadını ve zevkini alır. İşte o zaman o hal makam olur.
Demek ki makamın oluşması halin güzelliğini, halin güzelliği de amellerin güzelliğini gerektirir. Yani güzel ameller güzel hallerin, onlar da makamların gerçekleşmesinin neticesidir.

‎44. Zikirde kalbin huzurlu değil diye tamamen zikri terketme. Çünkü hiç zikirsi...z gafil olmak zikrin içinde gafil olmaktan daha kötüdür. Umulur ki Allah (c.c) seni gafletli zikirden uyanık zikre, uyanık zikirden huzurlu zikre ve ondan da masivadan gaybet zikrine yükseltebilir. “Bu Allah’a (c.c) hiç zor değildir” (ibrahim 14/20).

Açıklama: Zikir tasavvuf yolunun en kuvvetli rüknü ve Allah (c.c) indinde amellerin en efdalidir. Cenâb-ı Mevlâ (c.c),
“Beni zikredin, ben de sizi zikredeyim. “(Bakara 2/152).
“Ey iman edenler, Allah’ı çokça zikredin” (Ahzâb 33/41) buyurmuştur.
Allah’ı (c.c) çok zikretmek demek; O’nu hiç unutmamak demektir.
Ibn Abbas (r.a) der ki:
“Allah (c.c) her farz ibadete belli bir vakit tayin etmiş akti dışında yapılandan dolayı kul kınanmıştır. Ancak zikir böyle değildir. Onun hususi bir vakti yoktur. Çünkü Allah (c.c), “Allah’ı çok zikredin” buyurmuştur.”
Resûlullah (s.a.v) buyurmuştur ki:
“Amellerin en hayırlısını, Rabbiniz indinde en temizini, derecelerinizi en çok yükseltenini, altın ve gümüş infak etmenizden ve düşmanla karşılaşıp onların boyunlarını vurmanızdan ve onların sizin boyunlarınızı vurmasından daha hayırlısını sizlere haber vereyim mi?”
Ashab-ı kiram,
- Nedir o yâ Resûlallah, diye sorunca, “Zikrullahtır” buyurmuştur.18 Hz. Ali (r.a),
“Yâ Resûlallah! Yolların en kolayı, Allah’a en yakın olanı ve Allah’ın nezdinde en faziletlisi hangisidir?” diye sorunca Efendimiz (s.a.v),
“Yâ Ali! Devamlı zikre yapış” buyurdu. “Herkes Allah’ı zikrediyor” deyince,
“Yâ Ali! Yeryüzünde Allah diyen kalmadan (evvel) kıyamet kopmaz.”
“Allah’ı nasıl zikredeyim yâ Resûlallah?”
“Gözlerini kapat. Üç sefer benden dinle. Sonra aynısı¬nı tekrar et, dinleyeyim” dedi ve gözlerini kapatarak üç sefer “lâ ilahe illallah” dedi. Sonra Hz. Ali aynısını tekrar etti.
Bu zikri Hz. Ali (r.a) Hasan-ı Basrî’ye, o Habib-i Ace-mî’ye, o Davud-Î Tâî’ye, o Maruf-i Kerhî’ye o Serî es-Sakatî’ye ve o da Cüneyd’e telkin etti. Böylece silsile yoluyla tarikat meşayihine ulaştı. Allah hepsinden razı olsun.19
Demek ki Allah’ın (c.c) huzuruna ancak zikir kapısından girilir. Müride vacip olan bütün vakitlerini zikirle geçirmek ve bunun için gayret göstermektir. Zira denilmiştir ki:
Veliliğin fermanı zikirdir. Kim zikre muvaffak olmuşsa velayet fermanını ele geçirmiştir. Bu yolun başı da sonu da zikirdir. Zikri terkeden velayetten azlolur.
Zikir gafletle de çekilse yine de terkedilmemelidir. Allah’ın (c.c) ihsanı boldur. Gafletle zikre devam edenin kalbine huzur verebilir. Huzurlu zikirden de fenaya yükseltebilir.
17 Süyûtî, Câmiu’s-Sagîr, nr. 5618; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, nr. :t!H6; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, nr. 1096.
18 Tirmizî, Deavât, 6.
19 Ibn Acîbe, Ikâzü’l-Himem, s. 119-120; Dâru’l-Kütübi’l-llmiyye, Beyrut,2005.
Hikem-i Atâiyye – Atâullah İskenderii (k.s)

 Kaçırdığın ibadetlerden dolayı üzülmemen ve günahlardan pişmanlığı terketme...n kalbinin öldüğünün alâmetlerindendir.
Açıklama: Üç şey kalbi öldürür:
a) Dünya sevgisi,
b) Zikirden gafil olmak,
c) Uzuvların serbestçe günah işlemesi.
Üç şey de kalbi canlandırır:
a) Dünyadan zühd (yani onun sevgisini terk),
b) Zikirle meşgul olmak,
c) Evliya ile sohbet etmek.
Üç şey kalbin öldüğünün alâmetidir:
a) Kaçırılan ibadet ve taatlere üzülmemek,
b) Günahlardan sonra pişman olmamak,
c) Gafillerle arkadaşlık etmek.
Bir hadis-i şerifte Resûlallah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Her kim ki hasenatı (yapmış olduğu ibadet ve taat) onu sevindiriyor ve seyyiatı (günahları) onu üzüyorsa o kişi (gerçek) mümindir.” 20

20 Tirmizî, Fiten, 7; Hâkim, el-Müstedrek, 1/4.