Cumartesi, Temmuz 27

Neden Sufizm?

Muhyiddin İbn Arabi Füsus ül Hikem’de insanın bu yaşamdaki amacının “gadap” halinden kurtulup “rahmet” haline erişmek olduğunu söyler.. Yani kişisel gelişim ve dönüşüm süreci bu bağlamda kalpteki “küfür”ün temizlenmesi ve “iman”ın kalbe yerleşmesidir. Şehvet, şiddet ve korku gibi olumsuz kayıtlardan kurtulup sevgi, şiddetsizlik ve güveni yaşamaktır. Böylece insan kalıcı bir dönüşüm geçirmekte ve “mümin” olmaktadır. Bu perspektifte, insanın asıl kimliği “mümin” niteliğiyle belirtilmektedir. Hakiki imanın göstergesi de budur. Bu seviyeye erişmiş olmaktır. Bu aynı zamanda Tasavvufun temel dönüşüm dizgesinin dördüncü seviyesidir. Yani Nefsi Mutmainne. Tatmin olmuş nefs, Huzura ermiş nefs. Bu aynı zamanda Sekinet’in ya da Rahmanî Nefes’in kalbe yerleşmesi olarak da ele alınır. Hint sisteminde Kundali’nin (Rahmani Nefes’in Hint’teki karşılığı olan Adi Shakti’nin insandaki hali) insanın dördüncü şakrasına, yani kalp şakrasına yerleşmesi olarak ele alınır. Bunun öncesinde ise Tasavvufta Nefsi Mülhime vardır. Yani, ilhamlar alan, sezgileri çalışan nefs, Hint’te üçüncü şakranın açılması ve kundalinin bu şakrayı kaplaması olarak geçer. İnsanın ilhamlar almaya başladığı söylenir. Yedinci seviye Nefsi Kamile ya da Nefsi Safiye ya da Nefsi Envare yani tenevvür etmiş, Aydınlanmış Nefs’tir. Hint’teki karşılığı başımızın üst kısmındaki Sahasrara şakrasının açılması ve kundalinin buraya yerleşmesidir. Kişi başkalarını “doğru olarak algılamaya” başlar. Algı filtreleri ya da Ahlâk boyaları temizlenmiştir. Kalb aynası parlamaktadır. Kristal Aynada her şey “algı filtrelerinin ve egonun çarpıtmaları olmadan” aksetmektedir. Açıklık, Gözlem, Farkındalık, Bilgelik ve Zeka boyutudur. Tasavvufta bu zeka boyutu, “Zeka tezkiye edilmiş akıldır” sözüyle belirtilir. Yedili dizgeyi birlikte ele alırsak nefs-i emmare (kötülüğün etkisi altındaki nefs), nefs-i levvame (kendini eleştiren nefs), nefs-i mülhime (sezgileri çalışan nefs), nefs-i mutmainne (tatmin olmuş nefs), nefs-i raziye (insanlardan razı olan nefs), nefs-i marziye (insanların kendisinden razı oldukları nefs, NLP’deki Liderlik için bu seviye çalışmaları gereklidir!) ve nefs-i envare (aydınlanmış, tenevvür etmiş, ışık yayan nefs).
Bu yazı bağlamında ele alacağımız Kişilik Ötesi Sufî Perspektifi üç evreye sahiptir:
İlim ve İrfaniyet, Aşk (Allah Aşkı) ve Yokluk (Fenafillah).
Bu evrelerin tarihsel süreç içindeki örnekleri ise şöyledir:
İlim ve irfaniyet evresi için Muhyiddin İbn Arabi;
Aşk evresi için Yunus Emre ve Mevlânâ Celâleddin Rumî;
Yokluk evresi için İsmail Emre.
Aydınlanma arayışı içinde olan bir insanın manevî gelişim sürecinde bu aşamalardan geçtiği söylenebilir. Bu ilerleyiş bir dizi olarak değil, bir dizge olarak ele alınmalıdır. Karşılıklı ilişki içinde ele alınmalıdır. Kişinin geçtiği aşamalar her zaman bu sırada olmak zorunda değildir tabi ki. Yaşam üslubu ya da hayat şekilleri de etkili olmaktadır. Emre şöyle demektedir:
 “Kin, kibir, hased, şehvet, riya, gadap, yalan insandan kalkmalı ve şehvetsiz, menfaatsiz bir sevgi insana yerleşmeli”.
İsmail Emre’nin bir sözü yokluk noktasına ışık tutmaktadır:
“Hiçbir arzum ve düşüncem yok, sırf hizmetçilik ve sevgi.”
Bu söz, arzuların etkisi altındaki nefs’in (Freud’un alanı) ve düşüncelerin etkisi altındaki nefs’in (Descartes’in alanı) aşıldığı bir ruhsal boyutu işaret etmektedir. Freud ve Descartes gözlüğüyle bakan Batılıların anlamakta zorlanacağı bir boyuttur. Beden ve akıl gözlerini aşan kontamplasyon ya da keşf gözüyle (Bonaventura, Ken Wilber) aradıkları boyuttur bu.
Kabir Helminski, “Bilen Kalp-Ruhsal Dönüşümün Sufi Yolu” adlı kitabında şöyle yazmakta:
Temel soru, çeşitli biçimlerde ortaya konabilir: Bireysel insan bilinci ile ne yapmaktayız? Ego’yu geliştirmeli miyiz, yoksa onu yok mu etmeliyiz? Bireysel benliğin daha büyük gerçeklikle olan doğru ilişkisi nedir? Benliğin uygun ve gerçek sınırları nelerdir? Manevi bir psikoloji, her şeyin üstünde, nitelikler ve değerler ile ilgili bir psikolojidir. Manevi nitelik ve değerleri nasıl harekete geçirebiliriz?
Bu konuyu, gerçekten holistik (bütüncül) ve Transpersonal (Kişilik Ötesi) bir bağlam içinde nasıl yeni bir biçimde ifade edebiliriz?
Eğer Varoluşçu olsaydık, evrenin saçma olduğunu, ama insanların yine de yaşamak için belirli değerleri seçebileceğini söyleyebilirdik. Transpersonal Sufi perspektifi açısından ise, bu değerlerin sadece bireysel beyinler tarafından bir anlam ve düzen oluşturmak için harcanan umutsuz bir çaba olarak üretilmediğini sanırım ki çoğumuz kabul edecektir. Bunlar, daha çok gerçekliğin esasına ait niteliklerdir. Gerçeklik temelde iyidir.
Şarlatan Ruhsal Ustalar ya da Bogus Masters
Hemen hemen her kavramın yozlaştırdığı ve içinin boşaltıldığı günümüzde, meditasyon kelimesi de aynı akibetten kurtulamamıştır. Marco Pallis’in deyişiyle “Dünyanın her yerinde Şarlatan Ruhsal Ustaları (Bogus Masters) kolayca bulabilirsiniz.
Tasavvuf Tarihimizde Meditasyon
Tasavvuf tarihimizde meditasyon, kontamplasyon, huzur, sakinlik gibi deneyimler yok mu? Bunlar bizim için sadece yabancıların deneyimlediği ve yazdığı, bizim de tercümelerle, kurslarla hakkında bilgi edindiğimiz şeyler mi? Acaba?
Muhyiddin İbn Arabi’den derlenmiş Endülüs Sufileri kitabından bir alıntıya dönelim şimdi:
YEDİLER. Onlarla Mekke’de karşılaştım ve Allah, tüm Müslümanları onlardan yararlandırsın dilerim. Hanhalit duvarı ile Zemzem arasındaki bir yerde onlarla birlikte oturdum. Gerçekten de Allah tarafından seçilmiş kişilerdi. Öylesine bir Kutsal Huzur (haly tranquility – sakinah) ve huşu içindeydiler ki, gözlerini bile kırpmıyorlardı. Onlarla karşılaştığım zaman Derin Bir Düşünce Hali (in a state of contemplation) içindeydiler. Ben ve Onlar arasında herhangi bir konu hakkında hiçbir sözcük konuşulmadı. Onları, Düşünülmesi Bile Olanaksız Derin Bir Dinginlik (unimaginable calm) içinde gördüm.
Bilgelik, aydınlanma, keşf, kontamplasyon, meditasyon, huzur, sakinlik gibi kavramlar şu ya da bu millete, şu ya da bu dile, şu ya da bu Yol’a ait, ona özgü mülkler değildirler. Ne Doğu’ya ne de Batı’ya aittirler. Bunlar hepimizin malıdır. Nerede bulursak almalıyız. Tabi dikkatli olmalıyız. Yukarıda geçen Bogus Masters her dinde, her millete, her Yol’da, her kişisel Gelişim Kursunda karşımıza çıkabilir.
Sharon Labell’in çağdaş bir Epiktetos yorumu olan “İçsel Huzur İyi Yaşamın Kapısını Açar” kitabında M.Ö. beşyüz yıllarında bilgelik ya da hikmet üzerine söylenmiş şu sözlere kulak verelim biraz:
- Bilgelik edimlerinizle/ fiillerinizle açığa çıkar, konuşmalarınızla değil.
“Bilgeliği doğrudan yaşamak onun hakkında bir şeyler bilmekten daha önemlidir.”
“İdeallerinizi yaşamaya başlayın.”
John White’ın kendi yazılarından ve başka yazarlardan ve başka yazarlardan yaptığı derlemelerden oluşan “Aydınlanma Nedir? İç Dünyanın Keşfi” adlı kitabında White, “Aydınlanma için Adlar ve Simgeler” başlıklı bölümde şunlar yazar:
“Aydınlanmaya pek çok ad verilmiştir. Buda ‘aydınlanmış kişi’ anlamına gelir, Christ ve Mesih de öyle. Aziz Paul aydınlanmayı ‘Tanrının anlayışı aşan huzuru’, Richard Bucle ise ‘Kozmik Bilinç’ olarak adlandırdı. Zen’de adı ‘Satori’, Taoculukta ‘Wu’ ya da en son Tao’dur. Gürcüyef ona ‘Nesnel Blinç’ adını taktı. Sri Aurobindo ‘üstün zihin’den söz etti. Mistik okullar ve okült yollar ‘Aydınlanma’dan, ‘Özgürleşme’den ve ‘Kendini gerçekleştirme’den söz ettiler. Benzer olarak Aydınlanma birçok imgeleriyle de simgelenmiştir. Hinduizmin bir taş yapraklı Lotüs çiçeği (Nilüfer), Hıristiyanlığın Kutsal Kasesi, Budizmin Kristal Aynası, Yahudiliğin Davud Yıldızı, Taoculuğun Ying Yang Çemberi gibi. Ayrıca Dağın Doruğu, Kuğu, Dingin Göl, Gizemli Gül, Ebedî Alev.”
Transpersonal ya da Kişilik Ötesi Psikoloji konusunda en önemli eser Rouger Walsh ve Frances Vaughan’ın yazılarından ve derlemelerinden oluşan “Ego Ötesi”-(*) adlı kitaptır. Kitapta yer alan Ken Wilber’in “Bilim ve Transpersonal Psikoloji” başlıklı yazısında, Bonaventure’nın açıkladığı üç tür göz’den söz edilmektedir: “Beden Gözü”, “Akın Gözü” ve “Keşf Gözü” (eye of contemplation). Ken Wilber geleneksel olarak Batı Biliminin ve Felsefesinin sadece ilk iki görme biçimini kullandığını, “kontemplatif bilgeliği” ya da “keşf bilgeliği”ni ise  ya görmezden geldiği ya da diğer iki alana indirgediği için kategorik bir hata yaptığını, bu yüzden suçlu olduğunu söyler. Kişilik Ötesi Psikoloji’ye göre bilginin üç alanı vardır: “Duyumsal, deneyimsel”, “Kavramsal, akılsal” ve “Kontemplatif, meditatif.” Kendiliğin (self) ve gerçekliğin (reality) temel doğası içinde yapılan keşfler, kontamplasyon ve meditasyon yoluyla sağlanır. Bunlar üzerinde akılsal çalışmalarla kurumsal yorumlar yapılır ve sonuçlar çıkarılır. Bunlar da olanaklı olduğu ölçüde deneyimsel çalışmalarla temellendirilir, test edilir.
NLP ve Covey’de İnsan Kavramı
Dolayısıyla Kişilik Ötesi Psikoloji çalışmaları Batı’daki “insan” kavramını Doğu’nun insan anlayışıyla genişletmektedir. Sufizm, Budizm, Meditasyon çalışmaları incelenmekte, raporlaştırılmakta, uygulanmakta ve tekrar raporlaştırılmaktadır. NLP ve Stephen Covey de bunlardan yararlanmaktadır. Dolayısıyla “Meditasyon” ve “Kontamplasyon”, sezgi ya da keşf alanıyla bağlantılıdır. Bazı meditasyon okulları Konsantrasyon uygulamasıyla dikkati bir isim, dua, nesne, mum alevi üzerinde yoğunlaştırmayı uygular. Bazıları ise Sezgi uygulamasıyla dikkatlerini serbest bırakırlar. Bir köşede bağdaş kurarak oturup mantraları tekrar etmek ya da bazı hareketler için vücudu zorlamak yolun sonu değildir. Yolun sonu beden olarak insan olduğumuz gibi düşünce, söz ve davranışlarımızla da insan olmamızdır.
Hakikatin seyranına Krishnamurti Farkındalık” der, bunun “Düşünme”den çok farklı olduğunu belirtir. Mevlânâ’nın “Söz bakışı bulandırır” sözü tam da buraya uygundur. Söz ya da akıl, bakışı ya da keşfi, kontamplasyonu, farkındalığı bulandırır.
İsmail Emre, “Fiilini değiştir, duysun kulağın” demişti. Bu söz, NLP’nin de Covey’in de hedeflerini onlardan daha açık bir dille ifade edebilmektedir. NLP ve Covey’de algı filtreleri ve tutumlarda değişiklik yapılarak kişilerin fiilleri ve davranışları değiştirilmeye çalışılmaktadır. Bu ifadede ise önce fiiller üzerinde çalışmak esas alınmaktadır. “Bana fiillerinizle döneceksiniz!” sözünü de anımsayabiliriz bu noktada. Stephen Covey, karakterde gerçekleştirilecek bir değişim ve gelişimi, kişilikte yapılan geçici değişikliklerden üstün tutmaktadır. Bu bağlamda NLP’den üstün olduğu söylenebilir.
Kişisel gelişim ve dönüşüm, senin yaşam üslubunun ya da hayat şeklinin aynı kalacağı ve senin artı olarak bir şeyler kazanacağın bir kurs değildir.
Sen değişeceksin. Sen gelişeceksin. Sen dönüşeceksin.
Buna razı mısın?
Transpersonal Sufi Perspektifi adlı bu yazıyı, sizin için seçtiğim modellerden birisi olan Muhyiddin İhya’nın bir sözüyle bitirelim:
Ruhum imam, bedenim mescid; fiillerim, amellerim cemaatimdir!