Güneş yakıcı sıcaklarını Medine sokaklarında olanca etkisiyle hissettirirken adresi belli evlere haber verme görevini tamamlayan Abdullah, dönüp meşveret binasının kapısında tekrar beklemeye başladı.
Çok geçmedi haber verdiği evlerden çıkan zatlar da tek tek yolda görünür oldular. İşte ashabın ileri gelenlerinden Saad bin ebi Vakkas... İşte Talha... Şu gelen de İmam-ı Ali olsa gerek... Yolda görünenler vakit kaybetmeden aceleci adımlarla meşveret binasına giriyorlardı.
Uzaktan biri daha göründü. Bu, Halife Hazreti Ömer'in ta kendisiydi. Meşveret meclisini de o davet etmişti zaten. Nitekim içeriye girer girmez vakit kaybetmeden, Allah'a hamd, Resulü'ne de salat-ü selamdan sonra konuya girdi:
-Devlet işlerine tarih koymakta zorluk çekmekteyim. Gönderilen evraklarda kimi Resulullah'ın hicretinden önce diyor, kimi de sonra diye tarih koyuyor. Böylece bir tarih tespitine ihtiyaç ortaya çıkıyor. Artık kendi tarihimizi başlatma zamanı gelmiştir. Bir mühim olayı tarih başlangıcı olarak tespit ve ilan etmeliyiz. Karışıklık son bulmalıdır. İşte bunun için davet ettim sizleri...
Mecliste hazır bulunanların hepsi de böyle bir tarih tespitine gerek görüyorlar, ancak hangi olayı tarih başlangıcı olarak kabul edeceklerini pek kestiremiyorlardı.
Zira Efendimiz'in hayatının her ayı, her günü bir tarih başlangıcı olacak kadar mühim olaylarla doluydu. Nitekim Saad bin ebi Vakkas kendisini çok meşgul eden olaya ait teklifini yaptı:
-Ey müminlerin emiri, dedi, ben Resul-ü Ekrem (sas) Hazretleri'nin vefatını tarih başlangıcı olarak teklif ediyorum. Bu, çok büyük bir olay!..
-Peki ,sen ne dersin ya Talha? Saad'ın teklifini duydun, uygun buluyor musun?..
-Ben böyle üzüntülü bir günü tarih başlangıcı yapmayı uygun bulmuyorum. Bunun tam aksine Resulü Ekrem'in (sas) doğumunu tarih başlangıcı olarak teklif ediyorum.
-Peki, ya Ali! Sen ne dersin?.. Bir de seni dinleyelim. Teklifleri duydun...
-Ben bu iki mühim olayın ikisinden de mühim üçüncü bir olayı teklif etmek istiyorum.
-Neymiş Resulullah'ın doğumundan da ölümünden de mühim olan olay?
-Hicret!.. Müslümanların İslam'ı yaşamak ve yaymak için her şeylerini Mekke'de bırakarak Medine'ye hicretleri. İlk Müslümanların imanı uğruna mallarını, mülklerini, hatta aile efratlarıyla birlikte bütün akraba ve yakınlarını dahi bırakarak, bir torba içine koydukları bir avuç hurma ve bir parça kuru ekmekle yola çıkmayı göze alışları, tarih boyunca unutulmayacak çapta bir fedakârlık örneğidir. Ben bu fedakârlık örneği hicreti, tarih başlangıcı olamaya layık bir hadise olarak görüyorum...
-Ne dersiniz ey Resulüllah'ın aziz ashabı?.. Müslümanların Medine'ye hicretlerini İslam tarihinin başlangıcı olarak tespit ve ilan etmemize?
-Ben Ali'nin bu teklifini yerinde buluyorum.. ben de.. ben de....
Böylece Hazreti Alinin (ra) teklifiyle Resulüllah'ın (sas) Mekke'den Medine'ye hicret ettiği sene İslam tarihinin ilk senesi, ilk hicret kafilesinin yola çıktığı öteden beri mübarek bilinen Muharrem ayı da birinci ay oldu..
Hicretten (17) yıl sonra Halife Hazreti Ömer'in başkanlığında toplanan meşveret meclisinin aldığı bu kararı kapıda bekleyen Abdullah, Medine sokaklarında halka şöyle ilan etti:
-Ey Müslümanlar! Resulullah'ın Mekke'den Medine'ye hicret ettiği sene, birinci sene ve ilk hicret kafilesinin hareket ettiği hep mübarek bilinen muharrem ayı da birinci ay olmuştur.