Her gün belli miktar yapılan zikre de vird denir.
Bu zikir belli miktar Kur’an okumak, salavat getirmek ve tövbe- istiğfar etmek de olabilir.
Vird kalp için günlük ilaç hükmündedir. Kalbin gafletten uyanması ve şifa bulması için her gün bu ilacın alınması gerekmektedir. Vird, beş vakit namaz gibi müslümanın hayatına girmelidir. Büyükler ‘virdi olmayanın varidi olmaz’104 demişlerdir.
Varid, manevi feyiz ve ilahi hediyeler demektir. Vird, hak yolcusunun ana sermayesidir. Vird Allah dostlarının sırrı kabul edilmiştir. O sırra ve Allah dostluğuna ulaşmanın yolu virddir.
Gafletle de olsa vird çekilmelidir. Gafletle çekilen zikir, hiç çekmeyip terk etmekten daha hayırlı ve kazançlıdır. Çünkü insan farkında olmasa da vücudu o anda Allah’ın zikri ile meşgul olur.
Vird dersi yirmi dört saat içinde yapılabilir, ancak zikrin en faziletli vakti sabah ve akşam vakitleridir. Vird dersi için mekruh bir vakit yoktur. Ancak virdle meşguliyet, farz ibadetleri geciktirmemelidir.
Bütün zamanlar zikir için yaratılmıştır. Allahu Teala’yı sevenler O’nu çok zikrederler. Yüce Rabbimiz: “Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin”105 gibi benzer ayetlerle müminlerden devamlı zikir istiyor.
Bu zikirlerin sabah-akşam her vakte yayılmasını emrediyor. Kendisini çokça zikreden erkeklere ve kadınlara mağfiret ve büyük bir mükafat hazırladığını müjdeliyor. 106
İslam alimleri Allah’ı çokça zikreden kimselerden olmak için önce beş vakit namazın hakkıyla kılınması gerektiğini söylemişledir.
Büyük müfessir İbnu Abbas (r.a) şöyle der:
“Allahu Teala, farz kıldığı her ibadete bir vakit ve bir miktar tayin etmiştir. Kulun bir özrü olup da bu farzı yapamadığında kendisini mazur görmüştür. Ancak zikir böyle değildir.
Allahu Teala, zikir için belli bir miktar ve zaman belirtmeden: “Ey iman edenler! Allah’ı ayakta, otururken ve yanınız üzeri yatarken çokça zikrediniz” emrini vermiştir. Zikri terk etmek için aklın baştan gidip kulun deli olması dışında hiçbir özrü kabul etmemiştir. Bu ayette Yüce Allah sanki şöyle diyor:
“Ey müminler! Gece, gündüz, karada, denizde, mukim iken, seferde, zengin ve fakirlik hallerinizde, sıhhat ve hastalık durumlarında, gizli, açık her halde Allah’ı zikredin. Onu sabah akşam tesbih edin. Böyle yaparsanız, Allah size rahmet eder, melekler de sizin için dua ve istiğfar ederler.”107
Allah Rasülü (s.a.v), ümmetinin zikir delisi olmasını istiyor ve şöyle emrediyor:
“Yüce Allah’ı o kadar çok zikredin ki, insanlar size deli desinler.”108
Demek ki, Yüce Allah’ın velisi olmak için zikrin delisi olmak gerekiyor. İnsanların deli demesi, zikir ehlinin ileri seviyedeki itaat, cömertlik, mertlik ve iyilik sahibi olmasından kaynaklanıyor.
Çünkü gerçek zikir ehlinin kalbi, Yüce Allah ile öyle bir huzur bulmuş ve kuvvet kazanmıştır ki, her şeyden çok sevdiği ve zikrettiği Yüce Mevla’sı yolunda canını, malını, bütün imkanlarını ortaya koyar. Gerçek aşık, kendisi için değil, sevgilisi için yaşar.Kendini değil onu düşünür.
Böyle bir kimseyi görenler, kendileri ile kıyas ederler, hiçbir şekilde onlara benzemediğini görünce ona deli derler. Halbuki gerçek akıllı odur, deli ise diğerleri...