Salı, Mart 27

GÜNAHIN KİŞİYE ZARARLARI

Günahın Kişiye Zararları / Ibn Kayyım - El-Fevaid
- Günah işleyen insanın; başarısı azalır,
- O kötü görüşlü olur,
- Hakkı gizler,
- Kalbi bozulur,
... - Zikrin şuurunda olmaz.
- Vakti zayi eder,
- Halk ondan nefret eder,
- Kul ile Rabbi arasında yabancılaşma baş gösterir,
- Duasına karşılık verilmez,
- Kalbi katılaşır,
- Rızıkta ve ömürde bereket gider.
- İlimden mahrum olur,
- Zillet elbisesi giyer,
- Düşmanın pençesine düşer,
- İçi daralır,
- Kalbini ifsat eden ve vaktini öldüren arkadaşlara müptela olur,
- Daimi sıkıntı ve tasa duyar,
- Geçim sıkıntısı görür,
- Üzgün olur.
- Ekinlerin sudan ve yanma ve sıcaklığın da ateşten meydana gelmesi gibi, o kimsede, Allah'ı (c.c.) zikretmekten gafillik ve asi olma durumu meydana gelir.
İşte bunların zıtlarıyla da itaat meydana gelir...

Pazartesi, Mart 26

GAVS-I SANİ HZ.DEN NASİHATLER

1) Bir İnsan Tövbe edip ...adabını yapınca o günün sabahında Allahu Teala o insana yedi göbek aşağıya,yedi göbek yukarıya şefaat hakkı verir.

2) Eğer siz ahiret için çalışırsanız,dünya sizin peşinize düşer.

3) Tövbe aldıktan sonra tövbenizi bozmayın. Bir insan üç gün kumarbazla gezerse kumarbaz,sarhoşla gezerse,sarhoş olur. Aynı şekilde bir insan üç gün evliya ile gezerse evliya olur. Kendinize dikkat edin,bizde size dua edeceğiz.

4) Fıkıh Öğrenin; zira fıkıh bilmeden ibadet yapılmaz.

5) Virdlerinizi sağlam çekin,ara vermeyin. Bir çekip bir çekmemek kalbi tahriş eder. Nasıl ki doktorun verdiği ilacı bir alıp bir almazsanız faydası olmaz. Buda böyledir.

6) Sofi üç gün zikir çekmezse kalbi hasta olur. Beş-on gün,bir-iki-üç ay, dört ay zikir çekmezse kalbi (iyice) hasta olur ve ölür. Zikir kalbin hakkıdır.

7) Adaplara titizlikle uyulmasını sağlayın,Sadatlar adapsızlığı kabul etmezler.

8) Zikre gafletsiz ve ara vermeden devam ederseniz bu zikirden kısa zaman sonra zevk alırsınız. Sofi yetmi bir bin vird çekiyor fakat az geliyor,çünkü zevk alıyor. Hem dünyada,hem ahirette gerçek cenneti yaşayanlar zikir ehli kişilerdir.

9) Kalbinize '' Allah '' dedirtmeye çalışın. Bir müddet sonra kalp zikre geçer. Fakat biz zikrin çokluğunda değiliz. Biz zikrin huşu ve hudusundayız. Zikir huşu ve huduyla çekilmez,gafletle çekilirse nefse bir şey olmaz.

10) Sofi beş bin zikir çekiyor. Rabbü-l Alemin ona elli bin zikir çekmiş gibi ecir (sevap) veriyor.Elli Bin sebep olana ve tövbe verene,elli bin bize,elli bin Seydamıza,elli bin Gavsımıza veriyor. Bu böyle ta Peygamber aleyhissalatü vesselama kadar gidiyor.

Cumartesi, Mart 24

NAMAZ KILMAYANIN 15 HALİ

Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

... Namazı özürsüz kılmayan kimseye, ALLAHü teâlâ onbeş sıkıntı verir.

Bunlardan altısı dünyada, üçü ölüm zamanında, üçü kabirde, üçü kabirden kalkarkendir.

Dünyada çekeceği azaplar:

1- Namaz kılmayanın ömründe bereket olmaz.

2- ALLAHü teâlânın sevdiği kimselerin güzelliği, sevimliliği kendine kalmaz.

3- Hiçbir iyiliğine sevap verilmez.

4- Duâları kabûl olmaz.

5- Onu kimse sevmez.

6- Müslümanların birbirlerine yaptıkları iyi duâlarının buna fâidesi olmaz.

Ölürken çekeceği azaplar:

1- Zelîl, kötü, çirkin can verir.

2- Aç olarak ölür.

3- Çok su içse de, susuzluk acısı ile ölür.

Mezarda çekeceği acılar:

1- Kabir onu sıkar. Kemikleri birbirine geçer.

2- Kabri Cehennem ateşi ile doldurulur. Gece, gündüz onu yakar.

Cehennem ateşi dünya ateşine benzemez.

3- ALLAHü teâlâ, kabrine çok büyük yılan gönderir. Dünya yılanlarına benzemez. Hergün, her namaz vaktinde onu sokar. Bir an bırakmaz.

Kıyâmette çekeceği azaplar:

1- Cehenneme sürükleyen azap melekleri yanından ayrılmaz.

2- ALLAHü teâlâ, onu kızgın olarak karşılar.

3- Hesâbı çok çetin olup, Cehenneme atılır.)

Namaz kılmayanın ömründe, bereket olmaz. Ömründe, hayır ve menfaat görmez.

Ömrü çeşitli hastalıklarla, sıkıntılarla geçer.Ma´nevî huzûru olmaz. Sahip olduğu dünyalıklar onu rûhî sıkıntıdan kurtaramaz

KADININ KOCASINA KARŞI GÖREVLERİ

Bilgi: Yazı içersinde "kadının çocuğunu emzirmek zorunda değildir, yemek yapmak zorunda değildir" gibi ifadeelr geçmektedir. Bunlar gerçekten böyledir. İtiraz etmeyiniz. İslam kadınlara her türlü hakkı vermiştir!

Kadının kocasına karşı vazifeleri:
1- Kanaat: Çünkü kanaatkar olmak kalp rahatlığının sebebidir.. bir kadın arsızlık ve açgözlülük ederek efendisini, kendisinden ve evinden soğutmaktan sakınmalıdır. Kanaat; kafi gelecek miktar ile yetinmek tamahkarlık etmemek demektir.

2- Kocaya itaat: Peygamberimiz ( a.s.m.)” bir kadın kocası kendisinden memnun olarak ölürse cennete girer.” buyurmuşlardır.

3- Temiz olma: Kocanın göreceği yerlere itina ile dikkat etmek ve temizlemek. Bilinmelidir ki, güzellik ve temizliği getiren şeylerin en güzeli sudur. daima güzel kokular sürünmeli.

4- İhtiyaçların karşılanması: Kocanın yemek yiyeceği vakte dikkat etmek. uyku saatini geçirmeme. kocanın adeti nasılsa o zamanlarda yemek ve yatağını hazırlamak.

5- Malın korunması: Kocanın mal ve eşyasını korumak, çünkü mal ve eşyayı korumak iş bilmekten geçer.

6- Akrabaya saygı: Kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmek. çünkü kadının kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmesi, güzel idare ve tedbirden ileri gelmektedir.

7- Sır saklanması: kadın kocasından edindiği sırrını hiç kimseye duyurmaması. eğer duyuracak olursa kocasının itimadını kaybeder. kadında ondan emin olamaz.

8- Saygı ve hürmet: kocanın emrini yerine getirmek. ona karşı çıkmama ve asi olmamak. eğer ona karşı gelecek olunursa onu kendine kinlendirip düşman yapma ihtimali yüksektir.

Ayrıca bir koca hanımını istediği şeye zorlaması da caiz değildir ve kadın bu gibi şeyleri dinen yapmak zorunda değildir. Mesela, bir kadın yemek yapmak veya kendi çocuğuna bakmak zorunda değildir. Ama ailenin huzuru ve selameti için, aile fertleri arasında karşılıklı hürmetin tesisi için kadının meşru ve müspet olan ( kendi hoşuna gitmese de ) yapması elbette güzeldir.

Aile içinde karı kocanın görev paylaşması:

İslamda aile, korunması gereken kutsalların başında yer alır. Bu sebeple aile başı boş bırakılmamış, bireylerini koruyacak biri aile reisi olarak en başta sorumlu tutulmuştur. Bu sorumlu kimse,sözünü dinletecek güç ve kuvvette olmalı ki,ailede haddi aşanları meşruluk çizgisinde muhafaza edip sözünü dinletebilsin.. Bu da aile içinde etkisini herkese kabul ettirecek güçte olan baba ve koca olacaktır..

İslamda ailenin bu reisi, başına buyruk kimse değildir.Tam aksine reisi olduğu ailenin sorumluluklarını olanca ağırlığıyla yüklenen, geçimini temin etme görevini de omuzlarına alan kimse demektir. Yani baba ve kocanındır dışarıda çalışıp ailenin geçimini temin etme sorumluluğu.. Hanım aile reisi gibi dış işlerinde çalışarak ,geçim temin etme zorunda değildir.

Efendimiz (sav) Hazretleri, kızı Fatıma ile damadı Aliyi evlendirdiği sırada, evin iç işlerini kızı Fatımaya, dış işlerini de damadı Aliye verirken:

- Çeşmeden su getirmek, hamur yoğurup ekmek yapmak,evin temizliğini yapıp iç işlerini düzenlemek .. Fatımaya aittir. Dış işleri de Alinin sorumluluğundadır !tavsiyesinde bulunmuştur.

Bununla beraber, bey ev işlerine de yardım edebileceği gibi,hanımın da dış ilerinde beye destek olması da caiz görülmüştür . Nitekim Efendimiz(sav)Hazretleri ev işlerinde ailesine yardım etmiş,hatta evdeki bu yardımın ümmetine de sünnet olduğu kitaplarımızda ifadesini de bulmuştur.

Kadın Kocasına Yemek Yapmak Zorunda mıdır?

Kadının yiyecekleri, elbisesi, oturacağı yerden ibaret olan nafakası, meşrû şartlar dâhilinde kadının nikâhlı kocasına aittir. İsraftan sakınmak gerekir. Zira Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Kocanın malından, iyilikle sana ve çocuğuna yetecek kadar al. buyurmuşlardır.

Hanımların yemek ve ekmek pişirmesi, elbise yıkaması, oda süpürmesi, ev işlerini tertip ve düzenlemesi, kocasının yükünü hafifletmeye çalışması ahlaki birer görevdir ve şerefli bir hizmettir. (Hukuku İslamiyye Ö. N. Bilmen 2/483)

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem kızı Fatıma’ya: “Kızım sen ev işlerini, Ali de dış işleri görsün” buyurdu. Peygamberimiz her şeyde olduğu gibi aile hayatında bize en güzel örnektir. Bu günkü aile sıkıntılarımızın başında Kur’an ve Sünnetten ayrılmamız gelir.

Anne Çocuğu Emzirmeye Zorlanır mı?

Çocukların, annelerinin nafakaları ve elbiseleri kendileri için çocuk doğurdukları (kocaları) üzerinedir.” (Bakara 233)

Bir anneye doğurduğun çocuğu emzir diye cebrolunmaz. Ancak çocuk anasından başka kadınları emmez ise cebrolunur. Allahu Teala Kur’an-ı Kerim’de:

“Anneler çocuklarını tam iki sene emzirirler.( Bakara 233) ayet-i kerimesi kadınların çocuklarını emzirmelerine delildir.

Annesi çocuğunu emzirmediği müddetçe babası ücretle bir sütanne tutup, annesinin yanında çocuğu emzirir. Zira çocuğu koruma ve terbiye etme hakkı annenindir.

Çocuğunu emzirmek, anne üzerine diyaneten lazımdır. Çünkü Kur’an-ı Kerimde geçen, “Anneler çocuklarını tam iki sene emzirirler.” ifadesi haber sigası ile tekitli emirdir. (Mevkufat 1/597)

Kadın Eşinin Ailesine İyi Davranmalı:

Müslüman bir hanımın eşine iyi davranmasının bir diğer yönü de eşinin anne ve babasına karşı iyi davranması, onlara hürmeti ve takdiri elden bırakmamasıdır. Kadın, kayınvalidesine yardımcı olarak kocasına ikram ve iyilikte bulunur. Dolayısı ile koca da bu durumu göz önünde bulundurarak hanımına ve onun annesine karşı iyi davranır. Kadın bunu yapmakla aslında kendine iyilik yapmış olur. Zira Allah Teâlâ, “İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir? (Rahman 60)

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, “İnsanların hayırlısı, insanlar için hayırlı olandır.” buyuruyor.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetine öğrettiği merhamet, sadece yakınlarını değil bütün insanlığı kucaklamaktadır. Bir hadis-i şerifte şöyle ifade edilmiştir:

“İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim)

“Merhamet edenlere Allah da merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin”. ( Tirmizî )

Merhamet bazı kimselerin sandığı gibi, sadece bir acıma duygusu değildir. Sevgiyle gelişen yardım ve fedakârlıkla büyüyen şümullü bir histir. Eğer bir kalpte merhamet duygusu yoksa o kalp hastadır.

Zamanımızda bazı kişiler kadın, erkeğinin çamaşırını yıkamak zorunda değildir, çocuğunu emzirmek mecburiyeti yoktur diyerek aile hayatının yaşanmaz hale gelmesine vesile oluyorlar. Her ne kadar kazaen mecbur değilse de işin bir de dinî yönü, insanî yönü, merhamet boyutu vardır. Memure kadın, alacağı para karşılığında tanıdığı, tanımadığı insanlara günlük en az sekiz saat hizmet ederken kocasına, çocuğuna, kocasının anne, babasına neden itaat etmesin. Bu garip düşünceler ve benzeri yanlışlar nice ailelerin çözülmesine ve huzursuzluğa vesile oluyor. Aileler her şeyden fazla muhabbete muhtaçtırlar.

Ailelerin dünya ve ahiret saadeti için önce Allah ve Rasulüne itaat etmesi birbirlerine meşrû zeminlerde itaatleri gerekir. Günahlarda hiç kimseye itaat gerekmez.

Saniyen; herkesin birbirlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmeleri ailenin mutluluğunu sağlar. Aksi halde aile hayatı yaşanmaz hale gelir. Bir diğer yönü ise hayat sadece bu dünya ile sınırlı değil, bir de asıl hayat olan ahiret hayatı vardır. Biz öyle bir aile ortamı oluşturalım ki haramlardan uzak, Kuran ve sünnet ikliminde, cennetî bir hayat yaşanan akl-ı selim sahibi insanların hayatı olsun. Zira Allahu Teala güzel davranışta bulunanları sever.

EASY AND QUICK DEED

In Just ONE minute we can recite SubhanAllah around 100 times
In Just ONE minute we can recite Astaghfirullah around 100 times
In Just ONE minute we can recite sallallahu alayhi wasallam around 50 times
... In Just ONE minute we can recite SubhanAllah, Alhumdulillah, AllahuAkbar 33,33,34 times respectively before going to sleep.
In Just ONE minute we can recite la ilaha illallah around 50 times
In Just ONE minute we can recite subhanallahi wabihamdihi around 100 times
In Just THREE seconds we can recite Astaghfirullah 3 times after each salah.
It takes few seconds only to recite Bismillahir Rahmanir Rahim before eating drinking or staring any work and Saying Alhumdulillah often.


Multiply your deeds by sharing this with others and by encouraging them Also


Allah says in Quran
Verily, in the remembrance of Allah do hearts find rest(13:28)

We humans crave for peace and tranquility, for care and love , and we try to find them in places where Allah has not kept them , none can give you satisfaction of heart except the remembrance of Allah therefore we should keep our tongues moist with the remembrance of Allah and this is the only way to stay calm and peaceful in times of difficulties and the Allah's help comes to HIS believing servants who remembers HIM day and night. I have summed up some of the quick and easy deeds which will In shaa Allah bring peace in our lives and Allah will In shaa Allah fulfill all our desires. Saying SubhanAllah 100 times removes sins and one earns 1000 deeds just by saying it hundred times, Seeking forgiveness from Allah by saying Astaghfirullah makes us one whose duas are answered and according to hadiths Allah makes a wayout for such a slave from every anxiety, Sending blessings on Prophet Muhammad (peace be upon him) is mentioned in Quran and Hadiths and by reciting them duas are answered and one recives blessings, SubhanAllah , Alhumdulillah , AllahuAkbar and la ilaha illallah are four phrases which Allah loves most , and saying the first three 33,33 and 34 times respectively before sleeping and 10 times each after salah is a Sunnah of Prophet Muhammad ( peace be upon him) , Similarly saying subhanallahi wabihamdihi wipes of sins even if they are like foam of the sea .

I have compiled them and believe me its very easy to recite them just by taking out few minutes When you're walking to your home, work or anywhere, maybe you can make use of some time & talk to Allah. You could talk to Allah & make dua to Him for you & your loved ones; recite some Quran (even short surahs multiple times); do dhikr (remember Allah) (e.g say "SubhanAllah wa bi hamdihi" (How perfect Allah is & I praise Him)); do istighfar (ask for forgiveness) (e.g say "astaghfir-Allah"). Why not turn make use of this time instead of thinking of some song lyrics or day-dreaming the time away!

SOFİNİN YEMEK ADABI

Sofraya oturduk,(abdestsiz yiyip içmiyoruz inşaAllah) 3 ihlas bir fatiha okur,Allah Resulünün(sav) ve sadatların ruhlarına ,Sultanımızın ruhuna hediye ederiz.

İçimizden:

_YaRabbi bu yiyeceklerde haram veya şüpheli varsa bize helal kısmından yedir.
... Zulmet varsa nura çevir.İbadet için güç vesilesi eyle.Başından sonuna kadar...

Sultanımızla birlikte yiyip içtiğimizi rabıta eder ve bu şekilde yemeği tamamlarız.
Bu şekilde yemek yersek gaflete düşmemiş oluruz ve bu da ibadetlerimize yansır inşaAllah....

Gafletle yiyip muhabbetle ibadet eden pek yoktur herhalde ta ki yediklerini tamamen sindirene kadar...

Afiyet olsun ..

Çarşamba, Mart 21

GERÇEK AŞKI BEŞERDE ARARSAN

Hiç dikkat ettiniz mi,hayat bizi en sevdiklerimizle imtihan ediyor.hayatımızı kim için feda edyorsak ,acılarda o taraftan geliyor.çünkü yaradılış gayemizi unutuyoruz.biz dünyaya Yaradanı razı etmekiçin geldik ama kulların rızası öne geçti.onları mutlu edelim derken herşey karman çorman oldu.ne onları mutlu edebildik nede biz mutlu olabildik.elde kocaman birsıfır kaldı.ne bu dünyamız yolunda gitti nede öte dünya için azık hazırlayabildk.kafamız sürekli günlük takıntılarımızla dolu.şeytanın vesveseleri tüm zamanımız dolduruyor.namaz kıldığımızı zannediyoruz aklımızda takıntılarımız.kim ne dedi,nasıl baktı,niye aramadı,...Rabbimizi hangi arada düşünüyoruz...hiç...asıl yapmamız gerekeni hep öteliyoruz...

bizi Allahtan uzaklaştıran kim ya daneyse mutlaka onunla imtihan oluyoruz dikkat edin.kadın tüm hayatını eşine adamış,onun için memleketini bırakmış,ailesinden uzaklaşmış,işini değiştirmiş ve adamın memleketine yerleşmiş.üniversitede başalamış bir ilişki bu kolay mı,fedakarlık olmalı tabi.(!)bir süre herşey yolunda gitmiş.çocukları olmuş.ufak tefek yatırım yapmışlar beraber..sonra...sonra uğruna onca fedakarlık yaptığı bu adam yeni maceralara yelken açmak istemiş...en yakınındaki dul sekreter buna çok uygundu tabi....önce işten sonra bilgisayardan konuşmalar başlamıştı geceleri..sonra işten geç gelmeler...kadın hep inanmış..inanmak istemiş bahanelere...çünkü sevmiş...ama oda aynı uzaklaşma periyodunu Rabbine yapmış..üniversitede beş vakit namazını kaçırmazmış.tesettüre uyarmış..sonra eşi yani o zamank erkek arkadaşı geldikçe önce öğlenleri aksamış,,sonra dışarı çıkınca akşam ve ikindi...tesettür yavaş yavaş çizgiden çıkmış...tıpkı eşi ondan nasıl uzaklaştıysa azar azar zamanla oda kullak vazifelerinden uzaklaşmış...onu elden kaçırmak korkusuyla..halbuki bilememiş..olursa kadar olmazsa kader...tam bir teslimiyetle Rabbini razı edip One derse haktır dememeiş,kaderini kendi aciz elleriyle yazmaya çalışmıştı...sonra konuşmaları okudu birgün..tabi o yazışmalar bana ait değil dedi adam...sonra aramaları gördü..o başka biri dedi adam....ellerinden kayıp gidiyordu o çok sevdiği..uğruna ahiretini feda ettiği...sonra adam sırf karısını memnun etmek için işten çıkardı kızı...kadın öyle zannetti..oysa ona yeni bir iş kurmuştu..ortak birikimleriyle...kadın acı çekiyorum lütfen görüşme diyordu ,adam benim onunla bir sorunum yok diyordu ısrarla,sorunu olan sensin... ülser olmuştu..depresyon tanısı konmuştu ama adam ilişkisini bitirmemekte ısrarlıydı.gecesi,gündüzü,hayalleri,umutları,dünyası kocaman bir hiçti şimdi...herşey ellerinden kayıp gitmiti..yalvarıyordu ayrılalım diye çünkü elinde geriye sadece gururu kalmıştı...mutsuzdu çünkü Rabbini üzmüştü..bunları en başta Rabbini incitmeden düşüneccekti...yorulmuştu artık..herşeyi feda ettiği adamdan yorulmuştu artık..ama hala farkında değildi..hala Yaradana el açmamıştı ..oysaki bir dönse..bir ellerini açsa..bir divana dursa...Rabbi onu geri çevirmeyecekti...O değilmiydi kulum ne kadar günah işlerse işlesin yeterki benden af dilesin..günahları ne kadar büyükde olsa affederim diye...hala ne bekliyordu...kafası hala ondaydı...gece konuşmuşmuydu..işten yine geç gelmişti ona mı uğramıştı...işte vefasızlık buradaydı...Rabbi ona hala müddet veriyordu ama o hala ders almamıştı..yine en kıymetli vaktini en kıymetsiz olana veriyordu...halbuki belki bu sıkıntılar günahlarına kefaretti...belki sabretseydi  kurtuluşa erecekti..birkez huzura dursaydı....bu sefer zamanını Rabbinin gönlünü kazanmaya harcasaydı....Rabbi sadece imtihan ediyordu....
  Unutmayalım ki sıkıntılar hep bir vazife ile gelirler ve daimi değildirler.yeter ki sabredelim...ya affedilmeyi bekleyen günahlarımıza karşılık sıkıntı çekiyoruzdur yada Rabbim derecemizi arttırmak istemiştir.hepi bu görevleri tamamladıktan sonra bitecektir..her  karanlığın sonu öutlak aydınlıktır....

                                                        BETÜL AYGÜL

Gavs-ı Sani Hazretleri (k.s) buyurmuşlar

Tövbe aldıktan sonra tövbenizi bozmayın. Bir insan üç gün kumarbaz ile gezse kumarbaz, sarhoş ile gezse sarhoş olur. Aynı şekilde bir insan üçgün evliya ile gezerse evliya olur. Kendinize dikkat edin, biz de size dua edeceğiz.
Sofinin Nakşibendi olması için en az beş bin vird çekmesi lazım. Ancak vird çektikten sonra Nakşibendi olur.
Nasıl ki, bir işçi o gün işe geldiğini bildirmek için karta basıyor yevmiyesi yazılıyorsa aynı şekilde sofi virdini çektiği zaman karta basmış gibi olur.
Kalp bir çocuk gibidir, kalbe ne öğretirsen o da onu söyler. Yeni dillenen çocuğa nasıl mama, baba demeyi öğretiyorsan, kalbe de “Allah Allah” demeyi öğretmen gerekir. Onun ağzının olduğunu düşüneceksin ve Allah dediğini düşüneceksin, Allah demeye zorlayacaksın. Çok değil üç ay, beş ay sonra kalbin Allah demeye başlayacaktır. Gayret etmek lazım.
Kalp iki kısımdır: Kalb-i hayvani ve Kalb-i insani. Kalb-i hayvani bir et parçasıdır, bu hayvanlarda da bulunur. Kalb-i insani ise, o et parçasının içinde bir nurdur. Günahlardan dolayı o nur, Arş-ı A’la’da dokuz bin yıllık mesafedeki bir ağaca yapışır. Ancak kalp zikrullahla temizlendikren sonra yerine döner.
Allah’tan başka bir şeyi vird esnasında düşünmek gaflettir. Mürşid, Allah’ın yarattığı (dağ, deniz v.s) hiçbir varlık ve hiçbir şahıs düşünülemez. Sadece Allah Celle Celaluhu düşünülür.
Virdlerinizi sağlam çekin, ara vermeyin. Bir çekip bir çekmemek kalbi tahriş eder. Nasıl ki doktorun verdiği ilacı bir alıp bir almazsanız faydası olmaz bu da öyledir.
Her fırsatta kalbinizi zorlayın. Yatarken, otururken, kahvaltıyı beklerken, dilinizi damağınıza yapıştırın, (ders olarak çektiğiniz virdin haricinde) sayı tutmadan ve dilinizi oynatmadan “Allah” deyin.
Kalbinize Allah dedirtmeye çalışın. Bir müddet sonra kalp zikre geçer. Fakat biz zikrin çokluğunda değiliz. Biz zikrin huşu ve hudusundayız. Zikir huşu ve huduyla çekilmez, gafletle çekilirse nefse bir şey olmaz.
Vird,zikir kalbin kirini pasını temizler. İnsan günah işlemeye başlayınca kalp yara alır. Bu durum odanın içinde yanan bir sobaya benzer. Soba devamlı yana yana boruların içi kurum bağlar, temizlenmezse zamanla boruları tıkar, dumanı geri teper, odanın içindekileri zehirler ve öldürür. Aynen bunun gibi, zikirde kalbin isini (kurumunu) temizler.
Gafletle vird çekmeyin, önce gafletten uyanın. Gafletle değil yirmi sene, yüz sene bile çekseniz hiçbir şey olmaz, fayda bulamazsınız. Tat da alamazsınız. Fakat hakiki vird çeken bir kimse öyle bir lezzet alırki, virdinin bittiğine üzülür.
Hakiki , gerçek rabıta ve zikir zulmeti atar, sofi başka türlü zulmeti atamaz. Gafletsiz zikir çekmek için evvela günlük yaşantınıza dikkat edin. Yediğiniz içtiğiniz şeyler, konuştuğunuz kişiler, namazınız, abdestiniz, alış verişiniz dürüst olması lazımdır.
Virdi zor çekmenin veya çekememenin sebepleri şunlardır:
nazar, , yiyecek, zulmetli gıda, , , , dünyaya meyil, ehl-i ile ünsiyet, ailevi huzursuzluk, gafil birinin bulunduğu ortamda oturma, yirmidört saat ile meşgul olma. Bunlar varsa ne kadar zikir yapılırsa yapılsın, istenen faydayı sağlamaz.
Zikir çekilmezse kalbe Allah’ın (c.c) nuru gelmez. Ya ne gelir? Şeytanın vesvesesi gelir ve Allah’ı unutturuncaya kadar (vesvese) devam eder.
Virdini bir gün çekmeyen sofi, 90 gün geriye gider. Yani üç ay önceki hali ne ise o hale döner. Bir de ne az ne fazla, verilen sayıda çekmek lazım. İlacı az alırsanız faydası olmaz çok alırsanız zararı olur.
Sofi üç gün zikir çekmezse kalbi hasta olur. Beş- on gün, bir- iki – üç ay, dört ay zikir çekmezse kalbi (iyice) hasta olur ve ölür. Zikir kalbin hakkıdır.
Kur’an okumak gibi ibadetler insana sevap kazandırır; ancak kalbin tedavisi zikirle olur. Lafza-i Cêlal zikri kalbi eder. “Uykum var, canım istemiyor, yorgunum” diyerek zikir çekmemek olmaz. Zikri devamlı, ara vermeden (her gün) ve yarımda bırakmadan gafletsiz çekmek lazım.
Vusulsüzlük, usulsüzlüktendir.
Sadatların himmeti yanında, okyanuslar bir zerredir.
Gavs-ı Sani Hazretleri (K.S)

Salı, Mart 20

DERTLERİ AZALTMAK İÇİN DERTLERE SAPLANIP KALMAMALI

Dervişin biri şeyhine gelir.
_Şeyhim der.Aklıma gelen kötü düşüncelerden kendimi kurtaramıyorum der.
Şeyhi derki!_ Oğlum git dışarıdan bana bir avuç rüzgâr getir.
Derviş dışarı çıkar. Derki kendi kendine; olurmu nasıl olur nasıl rüzgârı tutabilirim? der geri şeyhinin yanına döner.
... ... _Yapamıyorum efendim der.
Şeyhide ona cevaben: Evladım nasıl rüzgârı avuçlayıb getiremiyorsanAklına gelen her türlü düşünceleride silip atamazsın! Ama ne zaman böyle bir düşünce gelip seni dürttüğünde ona uymazsan hayır dersen zarar gelmez.İyi düşün iyi ol gecmişini unut! geleceğe dönük ol.İnsan değişimini kendinde yapmalıdır. En kötü zamanlarını unutup rabbine sığınmalı rabbinden geleceği için afiyet istemelidir.
Şiir.
Üzünsen düşünsen ne yapabilirsin
Sabırdan metanetten başka elden ne gelir
Her şeyi imtihan bil haktan gelene razı ol
Göreceksin bir kapı kapanır bin kapı açılır gelir

YEMEKLE İLGİLİ SÜNNETLER

1-Yemeği yerde yemek sünnettir.
 2-Bir tabakta yemek sünnettir.
 3-Önünden yemek sünnettir.
 4-Yemek yerken sağ ayağını dikip sol ayağın üzerine oturmak sünnettir.
 5-Üç parmakla yemek yemek sünnettir.
 6-Üç parmağını yemek yedikten sonra yalamak sünnettir.
 7-Yemeğe tuzla başlamak,bitirirken de tuzla bitirmek sünnettir.
 8-Yemeğe oturmadan ellerini yıkayıp KURULAMAMAK sünnettir.
 9-Yemekten sonra elleri yıkayıp havluya silmek sünnettir.
 11-Yedikten sonra tabağı sıyırmak sünnettir.
 12-Sofradan doymadan kalkmak sünnettir.
 13-Yemek yedikten sonra iki saat geçmeden bir şey yememek sünnettir.
 14-Sofra duasını okumak sünnettir.
 15-Yenilen yiyeceğe tefekkür etmek sünnettir.
 16-Sofrada yeşillik bulundurmak sünnettir.
 17-Bir yere yaslanmadan yemek yemek sünnettir.
 18-Davet edildiği sofradan yemek bitiminde mutfağa bir şey götürmek sünnettir.
 19-Akşam namazından önce iftar yemeği yemek sünnettir.
 20-Sahur yemeğinden önce teheccüt namazı kılmak sünnettir.
 21-Yenilen lokmaların küçük olması sünnettir.
 22-Çok çiğnemek sünnettir.
 23-Ekmek kırıntılarını toplayıp yemek sünnettir.
 24-Ekmeği yerken yemeğin içinde parçalamak sünnettir.
 25-Hizmetçisiyle birlikte yemek yemek sünnettir.
 26-Yemeğin sonunda kürdan kullanmak sünnettir.
 27-Ekmek varken katık aramamak sünnettir.
 28-Çiğ soğan ve sarımsak yememek sünnettir.
 29-Yemek yerken diz çöküp yemek sünnettir.
 30-Pabucunu çıkarıp yemek sünnettir.
 31-Sirke yemek sünnettir.
 32-Yemeğin sonunda hamd etmek sünnettir.
 33-Arpa ekmeği yemek sünnettir.
 34-Tahta kaşıkla yemek sünnettir.
 35-Ekmeği eliyle parçalamak sünnettir.
 36-Yemeği çok sıcak yememek sünnettir.
 37-Rasülullah (s.a.v.) Efendimizin kepeksiz buğday ekmeği yediği görülmemiştir,
 keza elenmişinde (hatta eleğin kendisini dahi görmediği rivayetler arasındadır.)
 38-Salatalığı tuza batırıp yemek sünnettir.
 39-Efendimiz (s.a.v.) balı ve helvayı severlerdi.
 40-En sevdiği meşrubat tatlı ve serin olanıydı.
 41-En sevdiği meyve taze hurma ve karpuz idi.
 42-Şerbetler içinde en çok bal şerbetini severdi.
 43-Etlerin kol ve süt taraflarını tercih ederlerdi.
 Kızartılmış eti bazen bıçakla, bazende eli ile koparıp ısırarak yerlerdi.
 44-Koyun eti yemek de sünnettir.
 45-Tek başına yemek yememek de sünnettir.
 46-Günde iki öğün yemek yemek sünnettir.
 47-Yemekte ev halkının tamamen sofraya oturmasını isterlerdi.
 48-Misafirlerine ikram etmeyi çok sever tabaktaki yemeğin tamamen yenmesini isteler, arttırılıp dökülmesine razı olmazlardı.
 49-Cemaat içinde su veya süt içtikleri vakit kabı hemen sağındakine verir, böylece devretmesini arzu ederlerdi.
 50-Evin içinde bir cariyeden daha utangaç hareket ederler, yemek istemezler, ancak sofra kurulursa yerlerdi.
 51-Hurmayı yer, çekirdeğini tabağa atarlardı.
 52-Yemeği yer üzerine koyup yemek Resulullah s.a.v.’e en sevimli gelen sünnettir.
 53-Kabak yemeğini severlerdi.
 54-Hurmadan da acve denilen medine hurmasını severdi.
 55-Resulullah s.a.v. Efendimiz nezdinde yaş meyvelerin en sevimlisi kavun, karpuz ve üzümdü.
 56-Çoğu zaman kavunu yaş hurmalarla beraber yerlerdi.
 57-Kurutulmuş et yemek sünnettir.
 58-Un çorbası yemek sünnettir.
 59-Un helvası yemek sünnettir.
 60-Kuru üzüm yemek sünnettir.
 61-Ekmekle sirkeyi birlikte yemek sünnettir.
 62-Zeytin yemek sünnettir.
 63-Elmayı çöpüne kadar yemek sünnettir.
 64-Kırmızı elma yemek sünnettir. Resulullah s.a.v.turuncu ve kırmızı elmayı çok severdi.
 65-Meyveleri yemeden önce yıkamak sünnettir.
 66-Yeşil mercimek yemek sünnettir.
 67-Yoğurt kurusu yemek sünnettir.
 68-İftar yemeği yedirmek sünnettir.
 69-Komşuya ikram etmek sünnettir.
 70-Yemekten sonra 3 kere ağzını çalkalamak sünnettir.
 71-Sofra kaldırılıncaya kadar sofradan, yemekten kalkmamak sünnettir.
 72-İkrama sağdan başlamak sünnettir.
 73-Misafirin yanında suskun durmamak sünnettir.
 74-Rızık talebi işinde erkenci olmak da sünnettir.
 75-Su içerken kıbleye dönmek sünnettir.
 76-Su içerken oturmak sünnettir.
 77-Su içerken besmeleyle başlamak sünnettir.
 78-Su içerken 3 yudumda içmek sünnettir.
 79-Suyu içmeden önce yanındakilere ikram etmek sünnettir.
 80-Suyu içtikten sonra hamd etmek sünnettir.
 81-İki avucuyla su içmek, tek avucuyla içmemek sünnettir.
 82-Avuçla su içmeden önce ellerini yıkamak sünnettir.
 83-Efendimiz tatlı ve soğuk su içerlerdi.
 84-Müslüman kardeşinin artığını içmek sünnettir.
 85-Bardakla içilen şeyleri dibine kadar içmek sünnettir.
 86-Odada sürahi ile su bulundurmak sünnettir…

Yunus Peygamberin Duası

«Zünnûn’u da hatırla. Hani öfkelenerek (halkından ayrılıp) gitmişti de kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde, “Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum” diye dua etti. Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız.» (Enbiya Sûresi, 87-88)

Zünnûn, "balık sahibi" demektir. Burada Hz. Yûnus'u ifade etmektedir. Kurân'da onunla ilgili bahsedilen kıssanın özeti şudur: Hz. Yûnus'un kavmi, Allah'ın davetine kulaklarını tıkarlar. Buna kızan Hz. Yûnus, Hz. Yûnus, peygamber olarak gönderildiği kavminin yola gelmemesi üzerine Allah'ın iznini beklemeden orayı terk eder ve bir gemiye biner. Zanneder ki Allah, denizin ortasında kendisine ulaşamaz. Geminin yelkenleri açık ve rüzgâr da olduğu halde açıkta gemi durur. Gemidekiler işin farkına varırlar. "Aramızda mutlaka yanlış yapan birisi var. Onu arayalım, bulalım." derler. Bir kura çekilir ve bu kura da Hz. Yûnus'a çıkar ve Hz. Yûnus, denize atılır. Allah-û Tealâ'nın gönderdiği çok büyük bir Yûnus balığı, Hz. Yûnus'u yutar. Hz. Yûnus, Yûnus balığının karnında, karanlıklar içinde Allah'ın nelere muktedir olduğunu idrâk ederek Allah'a yalvarır: Allah'tan kaçacağını sanarak başka birisine değil, kendisine zulmetmiştir. Bu olay, Kurân-ı Kerîm'de şöyle anlatılır:

Allahû Tealâ, onun bütün düşüncelerini bildiği için her an, her şeyden haberdardır. Çünkü ilmi ve rahmeti bütün insanları, canlıları ve cansızları, bütün boyutlarda kuşatmıştır. Allahû Tealâ'nın rahmeti ve fazlı, her şeye kâdir olan Allah'ın bir uzantısıdır. Eğer Allahû Tealâ bir dağın konuşmasını istiyorsa dağı, bir kuşun konuşmasını istiyorsa kuşu konuşturur. Dağlara da zikir yaptırır ama bunun adı artık zikir olmaz. Bu tesbihtir. Kimler Allah'ın adını "Allah, Allah, Allah, Allah..." diye söylerse, eğer bunu söyleten o varlığın iradesi değilse, Allah'ın irâdesi ise o zaman tesbih olur. Nitekim Enbiya Sûresi'nin 79. âyetinde Hz. Davut'un talebi üzerine Allahû Tealâ dağlara da kuşlara da zikrettirdiğini, yani Allah zikrettirdiği için onlara tesbih ettirdiğini ifade etmektedir.

Hz. Yûnus'un Yûnus balığının karnında iken Allah'a ettiği dua, şudur:

لآ إِلَهَ إِلاَّ أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ

Okunuşu: Lē ilēhe illē ente subhâneke innî kuntu mine'z-zâlimîn.

Anlamı: «...Senden başka İlâh yoktur. Sen, Sübhân'sın (her şeyden münezzehsin). Muhakkak ki ben, zâlimlerden oldum.» (Enbiyâ Sûresi, 87. âyetten kısmen alınmıştır)

Peygamber Efendimiz buyurdu ki, "Birinize dert ve belâ gelince, Yûnus Peygamberin duasını okusun! Allah-u Teâlâ, Onu muhakkak kurtarır."

Sıkıntıyı Allah'tan başka kaldıracak hiçbir güç yoktur. Şu âyetlerde, bunun gerekçesi açıklanmıştır:

"Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa onu, yine O'ndan başka kaldıracak yoktur ve eğer sana bir hayır dilerse, O'nun lütfunu geri çevirecek de yoktur." (Yunus, 10/107)

Öte yandan günahlar; zora ve sıkıntıya düşmenin nedenidir. "İstiğfar etmek" (Allah'tan mağfiret dileme) ise bu nedenleri ortadan kaldırır. Örneğin: "Sen aralarında bulundukça Allah onlara azap edecek değildi ve onlar istiğfar ederlerken de Allah onlara azap edecek değildi." (Enfâl, 8/33)

Yüce Allah bu âyette "istiğfar" edenlere azap etmeyeceğini bildirmektedir. Konuya ilişkin olarak hadiste de şöyle buyurulmuştur:

"Kim istiğfarı çok yaparsa Allah, içine düştüğü her türlü sıkıntıdan dolayı ona bir kurtuluş, her darlıktan bir çıkış yolu nasip eder. Ve hiç hesaplamadığı yerden onu rızıklandırır." (Zayıf olduğu tespit edilen bu hadisi Ahmed ve Hâkim kaydetmiştir. Ayrıca tahriri için bkz: Beyhâkî, Şu'ab'ul-İman, H. No 636)

Öte yandan Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: "Başınıza gelen herhangi bir felâket, kendi ellerinizin yaptığı işler yüzündendir. Allah işlediklerinizin bir çoğunu affeder." (Şûra, 42/30)

Hz. Yunus'un duâsındaki: "İnnî kuntu mine'z-zâlimîn." (Ben, zâlimlerden oldum) sözü, günahı "itiraf" olduğu gibi, aynı zamanda "istiğfar"dır. Çünkü bu "itiraf", "mağfiret istemeyi kapsayan bir itiraf"tır. "Lâ ilahe illa ente" (Senden başka ibadete layık ilâh yoktur) ifadesi ise, "Ulûhiyetin Tevhidini (birliğini)" gerçekleştirmektir. Çünkü Allah'ın dilemesinden başka hiçbir şey, hayrı gerekli kılamaz. Nitekim: "Allah'ın dilediği oldu, dilemediği olmadı" sözü bir yasadır.

Kulu bu hayra ulaşmaktan engelleyen ise onun günahıdır. Zira insanın gücü dışında vuku bulan her şey, kulların işlerinden olsa bile, Allah'ın kaderiyle olmaktadır. Ne var ki Allah, emredileni yapmayı, sakıncalı olandan kaçmayı kurtuluş ve mutluluk için bir neden kılmıştır. Bu yüzden;

- Tevhidin şehâdeti, bütün hayırların kapısını açar;
- Günahlardan istiğfar da kötülüklerin kapısını kapatır

REMEMBER

When becoming humiliated, remember the Prophet صلى الله عليه وسلم in Ta'if.
When becoming an orphan, remember the Prophet's age at six.

... When being starved, remember the Prophet صلى الله عليه وسلم with stones on his stomach in the battle of Khandaq.
When losing a child, remember the Prophet's son, Ibrahim.

When experiencing less food in the house, remember the Prophet's days of poverty.
When being troubled by neighbours, remember the old woman who threw rubbish on the Prophet PBUH.

None of the people of the Ummah suffered LIke our Beloved Prophet did Bcoz he was constantly praying for us!!!

SEND DURUD ON PROPHET Allahumasalli alaa Muhammmad.wa'ala allihi waashabih ajma'in.

Cumartesi, Mart 17

Gecemizi aydınlatan ışık " TEHECCÜD NAMAZI "

Teheccüd namazı çok faziletli bir namazdır. Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde teheccüd namazı kılmaya teşvik edilmiş ve bu namazı kılanlar övülmüştür. Bir miktar uyuduktan sonra kalkılıp kılınırsa "Teheccüd" adını alır. Teheccüd namazı uykuyu bölüp, uykudan kalkıp kılınan namazdır. Fazileti yüksek olan budur. Zaten bunuda paylaşacağımız Ayetler ve Hadis-i Şeriflerden anlayacaksınız:

AYETLER:
"...Ey Rasûlüm Gecenin bir kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere teheccüd namazı kıl ki, Rabbin seni Makam-ı Mahmud’a ulaştırsın." [İSRÂ suresi, 79. ayeti tefsiri]
"Onlar, korkarak ve ümid ederek Rablerine ibadet etmek için yataklarından kalkarlar. Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de ALLAH için harcarlar. Hiç kimse, yapmakta olduklarına karşılık olarak, onlar için saklanan göz aydınlıklarını bilemez." [SECDE suresi, 16 ve 17. ayeti tefsiri]

HADİS-İ ŞERİFLER:
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
"Farz namazlardan sonra en faziletli namaz da gece namazıdır.” Hadis-i Şerif [Müslim, Sıyâm 202, 203]
"Kim geceleyin uyanır ve karısını da uyandırarak beraberce iki rekat namaz kılarlarsa, ALLAH'ı çok zikreden erkek ve kadınlardan yazılırlar." Hadis-i Şerif [Ebû Davûd, Vitr, 13]
“Geceleyin öyle bir zaman vardır ki, müslüman bir kimse o zamana rastlayıp ALLAH’dan dünya ve âhirete daair hayırlı bir şey dilerse, ALLAH ona dilediğini verir. Bu her gece böyledir” Hadis-i Şerif [Müslim, Müsâfirîn 166, 167.]
"Aman gece kalkmaya gayret edin! Çünkü o sizden önceki sâlih kimselerin âdeti ve ALLAH'a yakınlıktır. (Bu ibâdet) günahlardan alı kor, hatalara kefâret olur ve bedenden dertleri giderir." Hadis-i Şerif [Tirmizî, De'avât, 101]

DİĞER DETAYLAR:
Teheccüd namazı dört veya sekiz rekat kılınabileceği gibi, iki rekat da kılınabilir. İki rekatta bir selam verilerek kılınması daha faziletlidir.Niyet ettim ALLAH rızası için teheccüd namazı kılmaya diye niyet edilebilir. Normal namazlarda okuduğunuz sureleri okuyabilirsiniz. Hangi saatte kılmalıyız diyen kardeşlerimize önerimiz İmsak vakti ile 2 saat öncesi arasındaki vakit diyebiliriz. Örnek vermek gerekirse diyelim imsak vakti 05.30 olsun. Saat 03.00 ile 05.30 arasındaki saatte kılabilirsiniz. Farklı bir örnek daha yapalım iyice anlaşılsın imsak vakti 03.00'da diyelim. Bu sefer saat 01.00 ile 03.00 arasındaki saatte kılabilirsiniz. Yaz ve kış bu vakit azalıp çoğalır. O yüzden örneklendirmede fayda gördük.

HZ.MEVLANA'YA GÖRE NAMAZIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Ey imam..! Namaza başlarken Allâhu ekber demenin mânâsı şudur:

"Allâh'ım, biz senin huzûrunda kurban olduk."

Kurban keserken Allâhuekber dersin işte, öldürülmeye layık olan nefsi kurban ederken de bu söz söylenir. O esnada beden İsmail, can da Halîl İbrahim gibidir. Can, bu semiz bedenin hevâ ve hevesini kesmek için tekbîr getirince Beden şehvetlerden, hırslardan kurtulur, namazda "Bismillahirrahmânirrahîm" demekle kurban olur gider. Namaz kılanlar, kıyâmette olduğu gibi, Allâh'ın huzûrunda saflar halinde dururlar, sorguya, hesap vermeye, yalvarmaya koyulurlar.

Namazda gözyaşı dökerken ayakta durmak, kıyâmet günü dirilerek, kabirlerden kalkıp mahşer yerinde Allâh'ın huzûrunda ayakta durmağa benzer. Cenâb-ı Hakk;

"Sana verdiğim bu kadar mühlet içinde ne yaptın? Ne kazandın, ve bana ne getirdin?" diyecek.

Ömrünü ne ile, ne işlerle, ne gibi ibâdetlerle, ne iyilikler yaparak harcadın, bitirdin? Sana verdiğim rızkı, kuvveti, gücü ne ile yok ettin? Gözünün nûrunu nerede tükettin? Beş duygunu nerelerde kullandın?

Gözünü, kulağını, aklını, irâdeni, bileğini, arşa ait olan bütün bu kuvvetlerini, neye, nerelere harcadın da onlara karşılık, bu dünyada neyi satın aldın? Sana kazma gibi, bel gibi el, ayak verdim. Onları sana ben bağışladım; onlar ne oldular?" Allâh'ın huzûrunda bunun gibi derde dert katan yüz binlerce haberler, sualler gelir.

Namazda kıyamda iken, kula gelen bu sözlerden kul utanır, utancından iki büklüm olur ruküa varır. Utancından ayakta durmağa gücü kalmaz, ruküda: "Subhane rabbiye'l -azîm" diyerek Allâh'ın noksan sıfatlardan berî olduğunu söyler.

Sonra o kula Hakk'tan ferman gelir; "Başını kaldır da sorulan sorulara cevap ver." denir. Kul utana utana başını ruküdan kaldırır; fakat, dayanamaz; o günahkar, utancından yine yüz üstü yere kapanır.

Ona tekrar; "Secdeden başını kaldır da, yaptıklarından haber ver." diye ferman gelir. O bir kere daha utanarak başını kaldırır ama, dayanamaz yine yılan gibi yüz üstü düşer.

Cenâb-ı Hakk; "Tekrar başını kaldır da söyle, yaptıklarını kıldan kıla, birer birer senden soracağım" diye buyurur.

Allâh'ın heybetli hitabı, onun rûhuna te'sir ettiği için, ayakta duracak gücü kalmamıştır. Bu ağır yük yüzünden ka'deye varır, dizleri üstüne çöker. Cenâb-ı Hakk ise; "Haydi söyle, anlat." diye buyurur.

"Sana nimet vermiştim, nasıl şükrettiğini söyle; sana sermaye vermiştim, onunla ne kâr elde ettiğini göster." Kul yüzünü sağ tarafına döndürür, peygamberlerin rûhlarına ve meleklere selam verir. Onlara niyâzda bulunur da der ki:

"Ey mânâ pâdişahları, bu kötü kişiye şefaat edin, bu günahkarın ayağı da, örtüsü de çamura battı." Peygamberler selam veren kula, derler ki:

"Çâre ve yardım günü geçti, gitti. Çâre dünyada olabilirdi, orada hayırlı işler yapmadın, ibâdet etmedin, o günler geçti.

Ey bahtsız kişi, sen vakitsiz öten bir horoz gibisin; git, bizi üzme, bizim kalbimizi kırma."

Kul yüzünü sola çevirir, bu defa akrabalarından yardım ister, onlar da ona; "Sus." derler. "Ey efendi, biz kimiz ki sana yardım edelim, elini bizden çek de kendi cevâbını Allâh'a kendin ver." derler.

Ne bu taraftan, ne o taraftan bir çâre bulamayınca, o çâresiz kulun gönlü, yüz parça olur.

O herkesten ümidini kesince, iki elini açar, duâya başlar."Allâh'ım, herkesten ümidimi kestim. Evvel ve ahir kulunun başını vuracağı, sığınacağı sensin; senin rahmet ve mağfiretine son yoktur."

Namazdaki bu hoş işaretleri gör de, sonunda, kesin olarak işin böyle olacağını anla... Aklını başına al da namaz yumurtasından civciv çıkar, yâni namazdan mânen yararlan, yoksa dane toplayan bir şey öğrenememiş kuş gibi, Allâh'ın büyüklüğünü düşünmeden yere başını koyup kaldırma.

MEVLANA

Cuma, Mart 16

SIKINTI HALİNDE OKU

Resulullah (sav)'ı bir şey üzecek olsa şu duayı okurdu: "Ya Hayyu ya Kayyum, bi-rahmetike estağisu. (Ey diri olan, ey Kayyum olan Rabbim, rahmetin adına yardımım talep ediyorum)." Ve keza şöyle derdi: "Elizzu bi-ya-ze'l-celali ve'l-ikram." (Ya ze'l-celali ve'l-ikram)'ı devamlı söyleyin! Kaynak: Tirmizi, Da'avat 99, (3522)



Resulullah (sav) bana: "Sana sıkıntı zamanında okuyacağın bir duayı öğreteyim mi?" diye sordu ve şu duayı söyledi: "Allahu, Allahu Rabbi la üşriku bihi şey'en. (Rabbim Allah'tır, Allah! Ben ona hiçbir şeyi ortak koşmam!)" Kaynak: Ebu Davud, Salat 361, (1525); İbnu Mace, Dua 17, (3882)

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Balığın karnında iken, Zü'n-Nun'un yaptığı dua şu idi: La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü mine'z-zalimin, (Allahım! Senden başka ilah yoktur, seni her çeşit kusurlardan tenzih edirim. Ben nefsime zulmedenlerdenim). Bununla dua edip de icabet görmeyen yoktur." Kaynak: Tirmizi, Da'avat 85, (3500)



Peygamber (sav) üzüntü sırasında şu duayı okurdu: "Halim ve azim olan Allah'tan başka ilah yoktur. Büyük Arş'ın Rabbi olan Allah'tan başka ilah yoktur. Kıymetli Arş'ın Rabbi, arzın Rabbi, Semavat'ın Rabbi olan Allah'tan başka ilah yoktur."

Kaynak: Buhari, Da'avat 27, Tevhid 22, 23; Müslim, Zikr 83, (2730); Tirmizi, Da'avat 40, (3431); İbnu Mace,



Resulullah (sav) bir gün Mescide girdi. Orada Ensar'dan Ebu Ümame (ra) denen kimse ile karşılaştı. Ona: "Ey Ebu Ümame, niçin seni namaz vakti dışında Mescid'de oturmuş görüyorum?" diye sordu. "Peşimi brakmayan bir sıkıntı ve borçlar sebebiyle ey Allah'ın Resulü" diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav): "Sana bazı kelimeler öğreteyim mi? Bunları okursan, Allah, senden sıkıntını giderir ve borcunu öder" "Evet, ey Allah'ın Resulü, öğret!" dedi. "Öyleyse" dedi, "akşama çıktın mı sabaha erdin mi şu duayı oku: "Allahım üzüntüden ve kederden sana sığınırım. Aczden ve tembellikten sana sığınırım, korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınırım. Borcun galebe çalmasından ve insanların kahrından sana sığınırım." (Ebu Ümame) der ki: "Ben bu duayı yaptım, Allah benden gamımı giderdi, borcumu ödedi."

Kaynak: Ebu Davud, Salat 367, (1555)

Perşembe, Mart 15

SÜNNET ÜZERE DÜŞÜN ,MUTLU YAŞA

Bazı kasvetli, karamsar kişiler vardır. İnsanlarla, olaylarla, gelecekleri ile ilgili olabildiğince kötü beklentilere sahiptirler. “Ben çok şanssızım, hiçbir işim yolunda gitmez, çok mutlu zamanlarımda bile mutlaka hemen ardından bir üzüntü yaşarım, güvendiğim insanlardan hep darbe yedim, kimse beni anlamadı, herkes beni kullanmaya çalıştı, neye elimi atsam kuruyor” gibi sözleri sıklıkla kullanırlar. Siz de tanımışsınızdır böyle birisini mutlaka.

Acaba nedir bu insanların problemi? Gerçekten bir felaket bulutu mu takip etmektedir onları gizli gizli? Niye hiçbir işleri yolunda gitmez? Neden hiç kimsede aradıklarını bulamazlar da devamlı şikayet ederler? Ve onlara nasıl yardım edebiliriz?

İlk başlarda üzülerek ve acıyarak yaklaştığım bu kişilerin yine de beni rahatsız eden bir yanları vardı. Sanki onların da bu tersliklerde bir payı vardı gibi, ama nasıl? Tarif edemiyordum. Birgün alkol bağımlılığı ile ilgili bir araştırma okuduğumda “jeton düştü”.

Bilirsiniz, alkol kullananların klasik sözüdür: “İçiyorsam sebebi var”.

İşte bu sözün doğruluğunu test etmek için bir araştırma yapılmış. Alkolü bıraktığı halde yaşadığı stresler yüzünden, yeniden içmeye başlayan kişilerin son 6 ayda yaşadıkları üzücü olaylar sorgulanmış ve alkol problemi olmayan kontrol grubunun yaşadıkları benzer olaylarla kıyaslama yapılmış.

Sonuç çok ilginç: Hemen hemen hiçbir fark yok. Yani “dertler beni içiriyor” diyenlerin dertleri, normal insanların dertlerinden çok da fazla değil aslında. Peki ne anlama geliyor bu? Demek ki aslında problem bu kişilerin yaşadıkları olaylarda değil, olayları yorumlama biçimlerindir


Gerçekten de öyleydi. Bu kişiler herkesin yaşayabileceği olayları, olabilecek en kötü şekilde değerlendiriyor ve kendi kendilerine azap çektiriyorlardı aslında.

Güzel, sevindirici bir olay yaşadıklarında dahi olabildiğince olumsuz yönlerini görüyor yada “bekleyelim bakalım, mutlaka altından bir terslik çıkar” diye mutluluğu erteliyorlardı. Ve hep yakınıyorlardı: “Hiç gün görmedim, hep darbe yedim”.

O arada yay burcu ile ilgili bir tarifi hatırladım: “Tipik yay insanı hem iyimser hem de şanslıdır”. Bir de oğlak burcu tarifi geldi aklıma: “Karamsar olurlar, pek de şanslı değillerdir. Başarıları hep uzun zahmetlerden, sıkıntılardan sonra gelir”. Astroloji bir yana, acaba iyimserlikle şanslı olmak, karamsarlıkla da şanssızlık arasında bir bağ olabilir miydi?

Hayalen bir deney yaptım. 2 kişi seçtim. Bay iyimser ve bay kötümser. Bir firmada işe girmek için başvurmuşlardı. Bay iyimser çok keyifliydi. “Bu iş tam bana göre, kesin alırlar beni, beklediğim fırsat bu, kendimi hemen gösterir, kısa zamanda yükselirim”. Bay kötümser ise çok farklı bir havadaydı. “Yok canım, bu işe beni almazlar, niye beni seçsinler ki, zaten işe alsalar da mutlaka bir problem çıkar, beni beğenmez, huzurumu kaçırırlar.”

Sonuçta ne olacağı o kadar belliydi ki, hayalî deneyim çok kısa sürdü. Bay iyimser işe alınacak, kısa sürede yükselecek, aynı yeteneklere sahip olduğu halde bay kötümser ise, işe alınsa bile ilk terslikte “biliyordum zaten” diye pes edip istifa edecek, hayat boyu meslekî ve sosyal sıkıntılar çekecek ve “kötü kaderine” yanacaktı: “Benim işlerim hep ters gider”.

Evet işin püf noktası buydu. Çoğu insanın depresyonunun sebebi de bu olmalıydı: Olayları çarpıtarak yorumlamak, herşeyi “kara bir gözlükten” görmek, olumsuz beklentiler içinde olmak ve moralini bozup kötü olayları da bir anlamda davet etmek. Ve o sıralarda öğrendim ki zaten bu bakış açısı “depresyonun kognitif teorisi” adıyla formüle edilmişti ve kullanılıyordu bile. En “moda” ve etkili psikoterapi yöntemi, kognitif terapiydi zaten.

Kişinin kendisi ile, çevresi ile, geleceği ile ilgili karamsar yorumları, mantıksız genellemeleri, kötü beklentileri, otomatikleşmiş olumsuz düşünceleri fark edilmeli ve iradî olarak değiştirilmeliydi.

Aslında bu formülasyonu Kur’an tefsirlerinde de pek üzerinde durmadan okuyorduk yıllardır. ‘Sekizinci Söz’de bir bahçeye giren iki kardeşin kıyaslamasında geçtiği gibi, “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır; Fena düşünen fena hülyalar görür, hayatın lezzetini kaçırır”dı.

Evet, bu dünya cennet değil, ama cehennem de değil. Evet, insanlar melek değiller ama şeytan da değiller. Herşeyin ya beyaz ya siyah olması da gerekmiyor zaten. Gri tonları da var, unutmayın.

Burası cennet olmadığına göre çirkin, üzücü şeyler olacak muhakkak. Ama güzel şeyleri görüp moralimizi yüksek tutalım ki daha güzellerini de bulabilelim. Ve biz, insan olduğumuza, melek olmadığımıza göre mutlaka hatalarımız, eksiklerimiz olacak. Ama en günahkâr insanların bile birçok faziletleri, yetenekleri vardır mutlaka. Onları da görmeye çalışmalıyız (gerek kendimizde, gerek başkalarında).

Az gayret edin; zihninizle, nefsinizle bir tür mücahede öneriyorum.

Aklınıza geldiği gibi değil, olması gerektiği gibi düşünmelisiniz. Aklınıza otomatik olarak gelen karamsar yorumları denetlemelisiniz. Eldeki veriler bu kadar karamsar olmayı destekliyor mu, yoksa bütünün küçük bir parçasına takılıp, sonra onu genelleyip yanlış sonuçlara mı varıyorum diye kendi kendinizi sorgulamalısınız.

İsterseniz, (dindar bir insan olduğunuza göre) şu şekilde de uygulayabilirsiniz bunu: Acaba Peygamberimiz (asm) olsaydı nasıl düşünürdü?

Böyle kara kara yorumlar yapıp moralini mi bozardı, yoksa olayların iyi yönlerini görüp şükür mü ederdi?

Size bir ipucu olarak şu hadisi hatırlatmak isterim:
Peygamberimiz (asm) bir gün Medine civarında ashabı ile gezerken, çöplükte kokmuş bir köpek leşine rastlarlar. Ashab, “ne kötü çürümüş, fena kokuyor...” vs. derken Peygamberimiz (asm) “dişlerine bakın, ne güzeldir” buyurmuş.

Sonuç olarak derim: Yeise, depresyona düşmemek için sadece davranışlarımızı değil, düşüncelerimizi de sünnete uydurmamız lazım. İşte o zaman hayatın güzel yönlerini görüp lezzetli bir ömür geçirebiliriz.

Yani, “huz ma safa, da’ ma keder”. (Keyif vereni al, keder vereni bırak)

EFENDİ HAZRETLERİMİZİN CUMA AKŞAMLARI YAPTIĞI HACET DUASI..!

Yapılacaklar Yatsı Namazı veya Teheccüt Namazından sonra:
A. Gusul Abdesti alınır,
B. Tertemiz en güzel elbise giyilir
C. Dişler misfakla temizlenir ve alkolsuz en güzel koku sürülür,
... D. 4 Rekat Hacet Namazı kılınır ( 1.rekatta 1 Fatiha 10 İhlas 2.Rekatta 1 Fatiha 20 İhlas 3.rekatta 1 fatiha 30 İhlas 4.rekatta 40 İhlas okunur) Selam Verdikden sonra kimse ile konuşmadan:
E. 100 İstiğfar 100 Salavat getirilir ..sonra:
F. 1 Yasini Şerif okunur..! Yasini Şeriften sonra :
G. CUma sresi açılır ve okumaya başlanılır..Cuma suresinden iki tane ALLAH lafzı yanyana gelir.. Birinci Allah Lafzıı okudukdan sonra duracaksınız ve 10 İstiğfar 11 Salavat getireceksiniz ve 1000 kere YA FETTAH zikrini çekeceksiniz ve kaldığınız yerden yani ikinci ALLAH lafzını geçip Cuma suresini tamamlayacaksınız.
H. Ondan sonra 7 kere Ya Vehhab dedikden sonra okuduklarınızı Peygamberimize tüm peygamberlerimize peygamberimizin ailesine Sisilemizin ruhlarına ve şehitlerimize gazilerimize ve tüm ümmeti muhammedin ruhlarına Mahmud Efendi hazretlerimizin ruhaniyetine hediye eyledim yarabbi deyip hacetinizi rabbimden siledikden sonra 11 salavat getirip 3 ihlas bir fatiha okunup bitirilir.. ÇOK KEZ TECRÜBE EDİLMİŞTİR..! VE FAZİLETİ KABULU MAKBULDUR..! ALLAH C.c TÜM HACETLERİNİZİ KABUL ETSİN..! AMİN ..! BU FAKİR İHVANLARIDA DUANIZA KATINIZ DUACINIZ DUA BEKLERİZ..!

Çarşamba, Mart 14

SOFİCANLAR

♥ Onlar ikindi vakti tek ayakları uyuşmuş şekilde o...rtalıkta seke seke dolaşır,sorsanız çorba içtim derler.Nasıl bir çorba insanın ayağını uyuşturur ki?
♥ Onlar belediye otobüsünü kapısının solunda durur ve ''sünnettir'' diye sağdan binenlere sürekli yol veririler.En son bindikleri için de ayakta kalırlar ama olsun,
♥ Onlar akşam namazı kılındıktan sonra herkesin dışarı çıkmasına rağmen caminin içinde kalırlar.Pek çok zaman ''caminin içinde uyumayın kardeşim!'' uyarısı aldıkları olmuştur.
♥ Onlar bir yolculuğa çıkacakları zaman hemen gözlerini yumarlar,yanına oturanlar da ''Vay be ,eleman kafayı koyduğu gibi uyudu!''derler.
♥ Onlar savaş çıkacağını duysalar bakkaldan bol miktarda çay ve sigara alırlar.
♥ Onları misafir ettiğinizde,bir köşede oturup battaniyeyi başlarına çekerek gizli işler çevirebilirler.Ne yapıyorsun sen,dendiğinde de''Gözüm ağrıyor vicks çekiyorum''derler,
♥ Onlar bayram seyran olmadığı halde birbirlerinin elini öperler ve asla büyük küçük ayırt etmezler. :)
♥ Onlar doktorların ''Kesinlikle başkasıyla aynı kaptan yemek yemeyin!'' ihtarına kulak asmadan,yirmi kişi aynı kaptan yemek yerler.Üstelik hiçbirinin hasta olduğu da görülmemiştir.Tam tersine tedavi olan sayısı şaşırtıcı boyuttadır.Tıp dünyası hala bu duruma bir anlam verememiştir. .
♥ Onlar her seferinde ''Bu sefer duşa girip hemen yatacağım..''demelerine rağmen köyün çay ocağına girince muhabbete kapılıp saati unuturlar. .
♥ Onlar senelerdir ellerinde kumanda,televizyon karşısında ''Bizim kanalımız çıkacak'' diye beklerler.Az kaldı galiba...
♥ -Onlar zahiren yalnız gözükselerde asla yalnız dolaşmazlar.Hatta bazılarının otobüse binerken 15 akbil bastığı dahi görülmüştür.
♥ -Onlar kışın ortasında buz gibi suyun altında banyo yaptıklarından soğuk algınlıklarına karşı bağışıklık kazanmışlardır,üstüne bir de çorba içtiler mi,en baba yiğit virüs bile vız gelir.
♥ -Onlar hala oran,orantı ve musluk problemi çözerler.Kafalarına takılan soru şudur:''Köyümüzde beş bin adam var,nerden baksan elli-altmış kadar da musluk...Bu adamlar beş vakit abdest alıyorlar.Bu kadar musluk bu kadar adama nasıl yetiyor?''Yetiyor işte...
♥ -Onlar etliye sütlüye pek karışmaz.En karışık dönemlerde herkes ''Hepimiz şuyuz,hepimiz bilmem kimiz!'' diye slogan atarken,onlar hep bir ağızdan ''Hepimiz pişmanız'' derler...

Pazartesi, Mart 12

İHLAS SURESİ OKUMANIN FAZİLETİ

Üç defa İhlas suresini okuyan Kur'an-ı kerimi hatmetmiş gibi sevaba kavuşur.

(On kere İhlâs okuyana Cennette bir köşk verilir ) [İ Ahmed]
... ...
(Yatarken yüz kere İhlâs okuyan Cennete girer ) [Tirmizi]

(Sabah namazından sonra 11 kere İhlâs okuyana Cennette bir köşk verilir ) [Haraiti]

(Sabah namazından sonra 12 kere İhlâs okuyan Kur'an-ı kerimi dört defa hatmetmiş gibi sevaba kavuşur ) [Bezzar]

(Sabah akşam üç kere İhlâs ve Muavvizeteyni okumak bela ve sıkıntılardan korur ) [Tirmizi]

(Evine girerken İhlâs okuyan yoksulluk görmez ) [T Kurtubi]

(İhlâs okuyan Müslümana Cennet vacib olur ) [Nesai]

(Bir kimse sefere çıkarken 11 kere İhlâs okusa Allahü teâlâ seferden dönünceye kadar onun evini muhafaza eder ) [İ Neccar]

(Arefe günü [Besmele ile] bin kere İhlâs okuyanın bütün günahları affolur ve her duası kabul olur ) [Ebu-ş-şeyh]

(Cuma namazından sonra yedi kere İhlâs ve Muavvizeteyn okuyan bir hafta kazadan beladan ve kötü işlerden korunur ) [İbni Sünni]

(Yatarken Fatiha ve İhlâs okuyan kimse ölümden başka her şeyin zararından emin olur ) [İbni Abdilber]

(Üç şey kendisinde bulunan Cennete dilediği kapıdan girer: Kul hakkını ödeyen her namazdan sonra 11 defa ihlâs suresini okuyan katilini affederek ölen ) [Berika]

(Cana mala ırza dokunmayıp içkiden de sakınarak İhlâs suresini yüz kere okuyan müslümanın elli yıllık günahı affolur ) [Beyheki]

(50 defa İhlâs suresini okuyan müslümanın 50 yıllık günahı affolur ) [Darimi]

(Yatarken Fatiha ve İhlâs okuyan ölüm hariç her şeyden emin olur ) [Bezzar]
 

NAMAZ KILMAYANA ALLAH'IN VERDİĞİ 15 SIKINTI

Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

Namazı özürsüz kılmayan kimseye, ALlahü teâlâ onbeş sıkıntı verir.
...
... Bunlardan altısı dünyada, üçü ölüm zamanında, üçü kabirde, üçü kabirden

kalkarkendir.

Dünyada olan altı azap:

1- Namaz kılmayanın ömründe bereket olmaz.

2- Allahü teâlânın sevdiği kimselerin güzelliği, sevimliliği kendine kalmaz.

3- Hiçbir iyiliğine sevap verilmez.

4- Duâları kabûl olmaz.

5- Onu kimse sevmez.

6- Müslümanların birbirlerine yaptıkları iyi duâlarının buna fâidesi olmaz.


Ölürken çekeceği azaplar:

1- Zelîl, kötü, çirkin can verir.

2- Aç olarak ölür.

3- Çok su içse de, susuzluk acısı ile ölür.


Mezarda çekeceği acılar:

1- Kabir onu sıkar. Kemikleri birbirine geçer.

2- Kabri Cehennem ateşi ile doldurulur. Gece, gündüz onu yakar.

Cehennem ateşi dünya ateşine benzemez.

3- Allahü teâlâ, kabrine çok büyük yılan gönderir. Dünya yılanlarına

benzemez. Hergün, her namaz vaktinde onu sokar. Bir an bırakmaz.

Kıyâmette çekeceği azaplar:

1- Cehenneme sürükleyen azap melekleri yanından ayrılmaz.

2- Allahü teâlâ, onu kızgın olarak karşılar.

3- Hesâbı çok çetin olup, Cehenneme atılır.


Namaz kılmayanın ömründe, bereket olmaz. Ömründe, hayır ve menfaat

görmez. Ömrü çeşitli hastalıklarla, sıkıntılarla geçer. Manevî huzûru

olmaz. Sahip olduğu dünyalıklar onu rûhî sıkıntıdan kurtaramaz...

Pazar, Mart 11

Şeytanın İbadetteki Hileleri/SEMERKAND DERGİSİ

1. Engelleme: Şeytan ilk olarak insanın ibadetine engel olmak ister. Eğer Cenab-ı Hak kendisini şeytandan korursa, kul şu sözlerle şeytanı reddeder:
“Ben ibadete gerçekten muhtacım. Çünkü bu fani dünyada sonsuz olan ahiret hayatı için mutlaka azık hazırlamam gerekir!”
2. Erteleme: Birincisinde başarılı olamayan şeytan sonra:
“Acele etme, ileride yaparsın, daha yaşın çok genç!” diyerek ibadeti ertelemeyi, geriye atmayı telkin eder. Allah’ın yardımı ile onu:

“Ecelim benim elimde değil. Eğer bugünün işini, ibadetini yarına erte­lersem, peki yarının işini ne zaman yapacağım? Zira her gün için yapılacak yeterince iş var...” diyerek onu reddeder.

3. Acele: Şeytan bu sefer de acele etmesini isteyerek ona:

“Acele et, acele et! Şu işi bitir, şunu yapmaya da vaktin olsun!” der. Allah’ın inayetiyle şeytanı şu sözlerle susturur:

“Tam ve kusursuz olarak yapılan az iş, kusurlu olarak yapılan çok iş­ten hayırlıdır!”

4. Riya: Bu sefer ibadetini tam ve mükemmel yaparak insanlara karşı gösteriş yapmaya teşvik eder. Yine Allah’ın yardımı ile onu şu sözlerle savuşturur:

“İnsanların görmesiyle ne kazancım olabilir? Allah’ın görmesi benim için yeterli değil mi?”

5. Kendini Beğenme (Ucub): Bu sefer şeytan:

“Sen ne büyüksün, ne uyanık ve ne faziletli bir kişisin!” diyerek insanı kendini beğenme uçurumuna yuvarlamak ister. Allah’ın himayesi ile bu tehli­keyi de şu sözlerle savar:

“Bütün nimetlerin gerçek sahibi Allah Tealâ’dır. Bu hal de O’nun bana ihsan ettiği başarının sonucudur. O, kendi lütfu ile benim de­ğersiz amelime kıymet vermiş. Eğer Allah’ın lütfu olmasaydı, O’nun üzerimdeki sayısız nimetleri ile birlikte benim işlediğim günahlara karşılık bu ibadetin ne değeri olabilirdi?”

6. Gizleme: Şeytan şimdi altıncı ve en tehlikeli hilesine başvurur. Uyanık kişilerden başkası buna karşı koyamaz. Şöyle der:

“İbadetini gizli yap. Allah yaptığın ibadeti ortaya çıkaracak ve karşılı­ğını verecektir.” Böylece seni bir tür riyaya düşürmek ister. Uyanık kişi Allah’ın yardımı ile şeytanı şu sözlerle defeder:

“Ey mel’un! Şimdiye kadar ibadetime engel olmaya, ifsad etmeye ça­lışıyordun! Şimdi ise ıslah etmek, düzene sokmak için geliyorsun. Ama asıl maksadın yine bozgunculuk. Ben Allah’ın kuluyum, O benim efendimdir. Dilerse benim ibadetimi açığa çıkarır, dilerse gizli tutar. İsterse beni hatırı sayılır biri, isterse değersiz biri yapar. Bunların hepsi kendi elindedir. Bunları insanlara açıklamasına ve onlardan gizli tutmasına aldırış etmem. Çünkü insanların elinde bir şey yok!”

7. Terk: Şeytan yedinci ve son hilesiyle gelir şöyle der:

“Senin bu ibadetlere ihtiyacın yok. Eğer bahtiyar/said yaratıldıysan, ibadeti terk etmek sana bir zarar vermez. Yok bedbaht/şaki olarak yaratıldıy­san ibadet de sana bir fayda vermez!”

Allah’ın yardımıyla bu hileyi de şu sözlerle savar:

“Ben Allah’ın kuluyum. Kula yaraşan, emre uyup kulluk ve ibadet et­mektir. Rab ise efendiliğin icaplarını en iyi bilendir. Dilediği gibi hükmeder; is­tediğini yapar. Her halükârda ibadetin bana faydası vardır. Eğer said isem, sevabımın artması için ibadete muhtacım. Şaki isem de, ileride keşke ibadet etseydim diye kendi kendime pişmanlık duymamak için ibadet etmeliyim.

Kaldı ki, ibadet ettiğim için asla Cenab-ı Hak beni cezalandırmaya­cak, ibadet bana bir zarar vermeyecek. Ayrıca itaatkâr olarak cehenneme girmek, asi olarak girmekten benim için daha sevimlidir. Kaldı ki Cenab-ı Hakk’ın vaadi hak değil mi? O, ibadet yapanlara sevap vereceğini, iman ve itaat ile Allah’a kavu­şanları kesinlikle cehenneme sokmayacağını, mutlaka cennete sokacağını vaad etmiştir.”

Kul, amelinin karşılığı olarak cenneti kazandığı için değil, Cenab-ı Hakk’ın sadık vaadinin karşılığı olarak cennete girecektir. Bu manada Cenab-ı Hak saidlerin lisanıyla şöyle buyurur:

“Onlar bize verdikleri sözde sadık olanlardır ve ‘Bizi dilediğimiz yerinde otu­racağımız bu cennet yurduna vâris kılan Allah’a hamd olsun. İyi amelde bu­lunanların mükafatı ne güzelmiş!’ derler.” (Zümer, 74)

Uyan ey ibadet yolcusu, Allah sana merhamet buyursun. Gördüğün gibi işin aslı bundan ibarettir. Diğer fiilleri ve durumları da buna kıyas et. Allah’tan yardım talep et ve O’na sığın. Zira bütün işler O’nun elinde, başarı da O’ndandır.

Cumartesi, Mart 10

When in any difficult

Recite:
... اللَّهُمَّ رَحْمَتَكَ أَرْجُو فَلَا تَكِلْنِي إِلَى نَفْسِي طَرْفَةَ عَيْنٍ وَأَصْلِحْ شَأْنِي كُلَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ

"O Allah, I hope for Your mercy, do not leave me for even the duration of an eye blink (duration) and correct my total condition. Besides You there is none worthy of worship".

(Hisnul Hasin)

Alternate dua
حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ

"Allah is sufficient for us and He is the Best Guardian".

(Quran, Surah Al-Imraan)

Alternatively recite
اللَّهُ اللَّهُ رَبِّي لَا أُشْرِكُ بِهِ شَيْئَاً

"Allah is my Lord, I do not ascribe anything unto Him".

(Hisnul Hasin from Abu Dawood)

or recite
يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ بِرَحْمَتِكَ أَسْتَغِيثُ

"O Alive and everlasting One, I beseech You by Your mercy".

(Mustadrak Hakim)

لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ

"O Allah, there is none worthy of worship besides You. You are Pure, definitely I have oppressed my soul by sinning".

The Qur'an states that these words were recited when Yunus (A.S.) called upon Allah from the belly of the fish. Prophet Mohammad (S.A.W.) stated in a hadith that when any Muslim makes this dua via these words to Allah, then Allah surely accepts his duas.

(Tirmidhi etc)

It is stated in a hadith that

لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللَّهِ

is the medicine for 99 ailments, the least of which is depression.

(Baihaqi in Dawatul Kubra)

It means that these words are so beneficial and useful that big/great grievances, depression and sorrow are easily removed in its stride.

Abdullah bin Abbas (R.A.) narrates that Prophet Mohammad (S.A.W.) stated that if a person constantly makes "Astaghfar", then Allah removes every difficulty, frees him from every sorrow and makes a means for him to receive sustencance from places that he never thought of.

Cuma, Mart 9

KORUYUCU ENERJİLER

Cin suresinin 1.ci ayeti
Yasin suresinin tamamı
Bakara sure...sinin son iki ayeti ( amenerrasulü )
Haşr suresinin son iki ayeti ( levenzelna )
Kalem suresinin son iki ayeti
Yunus suresinin 81 ve 82 .ci ayeti
Ayetel kürsi
Fatiha suresi
İhlas suresi
Felak suresi
Nas suresi
VE..
Zilzal suresi tamamı

UYGULAMA
En uygun zaman sabah namazı vaktidir (güneş asc’tan yükselmeden önce). GÜNEŞ DOĞMADAN.

Önce sabah namazı kılınır ( kulun yaratıcısı, kainatın sahibi ile buluştuğu çok kıymetli bir an…)

Sabah namazı 4 rekattır.
2’si sünnet
2’si farz

Sonrasında tavsiye edilen bu şifreler bir bardak suya okunur ve… niyet edilir (düşünceler su moleküllerine yüklenir)

Niyet ettim Allah rızası için ………………………..( kısmet-rızık-büyü-şifa vs )

Bu su inanç ve niyetle içilir.
Perşembe (Jüpiter günü) veya Cuma (Venüs günü) sabahları tercih edilir.

İçinizin ferahladığını hissedecek ve yolarınızın açıldığını bizzat göreceksiniz.. Çünkü…insan yüzde elli madde, yüzde elli mana’dır

En az 3 defa tekrarı tavsiye edilir. (bilinçaltına kayıt olması için)

TEVBE İSTİĞFAR DUASI

Estağfirullah. Estağfirullah. Estağfirullahe'l-azîm el-kerîm, ellezî lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyü'l-kayyûmü ve etûbü ileyhi, tevbete abdin zâlimin li-nefsihî, lâ yemlikü li-nefsihî mevten velâ hayâten velâ nüşûrâ. Ve es-elühü't-tevbete ve'l-mağfirete ve'l-hidâyete lenâ, innehû, hüve't-tevvâbü'r-rahîm."
... "Yâ Settere'l uyûb, Yâ gaffare'z-zünûb! Bu ana gelinceye kadar benim elimden, dilimden, gözümden, kulağımdan, ayağımdan ve elimden bilerek veya bilmeyerek meydana gelen bütün günah ve hatalarıma tevbe ettim, pişman oldum. Küfür, şirk, isyan, günah ve kusur her ne türlü hâl vaki oldu ise, cümlesine nadim oldum, pişmanlık duydum. Bir daha yapmamaya azm ü cezm ü kast ettim. Sen bu tevbemi kabul eyle. Nefsime uyup, şeytana tabi olup da aynı günah ve kusurları bir daha tekrar etmeme imkan verme, yâ Rabbi. Bir daha iman ve ikrar ediyorum ki, Peygamberlerin evveli Âdem Aleyhisselâm, ahiri ise Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm, bu ikisi arasında sayılarını bilemeyeceğim kadar çok Peygamber gelmiş, İlâhi kitapları tebliğ etmişlerdir. Bunların cümlesine inandım, iman ettim, hepsi de haktır ve gerçektir. Bütün peygamberlere, onlara gönderilmiş olan İlâhi kitaplara ve içindeki emirlere şeksiz ve şüphesiz iman ettim, dilimle ikrar, kalbimle tasdik ediyorum ve yine iman ve ikrar ediyorum ki en son kitap Kur'ân-ı Azimüşşân ve en son Peygamber de Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm'dır."


"Amentü billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve Rusulihi ve'l-yevmi'l-âhiri ve bi'l-kaderi, hayrihî ve şerrihî minellâhi teâlâ ve'l-bâsü bade'l-mevt. Hakkun, eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh."

GAVS-I SANİ HZ.DEN NASİHATLER

1) Bir İnsan Tövbe edip adabını yapınca o günün sabahında Allahu Teala o insana yedi göbek aşağıya,yedi göbek yukarıya şefaat hakkı verir.

2) Eğer siz ahiret için çalışırsanız,dünya sizin peşinize düşer.
...
3) Tövbe aldıktan sonra tövbenizi bozmayın. Bir insan üç gün kumarbazla gezerse kumarbaz,sarhoşla gezerse,sarhoş olur. Aynı şekilde bir insan üç gün evliya ile gezerse evliya olur. Kendinize dikkat edin,bizde size dua edeceğiz.

4) Fıkıh Öğrenin; zira fıkıh bilmeden ibadet yapılmaz.

5) Virdlerinizi sağlam çekin,ara vermeyin. Bir çekip bir çekmemek kalbi tahriş eder. Nasıl ki doktorun verdiği ilacı bir alıp bir almazsanız faydası olmaz. Buda böyledir.

6) Sofi üç gün zikir çekmezse kalbi hasta olur. Beş-on gün,bir-iki-üç ay, dört ay zikir çekmezse kalbi (iyice) hasta olur ve ölür. Zikir kalbin hakkıdır.

7) Adaplara titizlikle uyulmasını sağlayın,Sadatlar adapsızlığı kabul etmezler.

8) Zikre gafletsiz ve ara vermeden devam ederseniz bu zikirden kısa zaman sonra zevk alırsınız. Sofi yetmiş bir bin vird çekiyor fakat az geliyor,çünkü zevk alıyor. Hem dünyada,hem ahirette gerçek cenneti yaşayanlar zikir ehli kişilerdir.

9) Kalbinize '' Allah '' dedirtmeye çalışın. Bir müddet sonra kalp zikre geçer. Fakat biz zikrin çokluğunda değiliz. Biz zikrin huşu ve hudusundayız. Zikir huşu ve huduyla çekilmez,gafletle çekilirse nefse bir şey olmaz.

10) Sofi beş bin zikir çekiyor. Rabbü-l Alemin ona elli bin zikir çekmiş gibi ecir (sevap) veriyor.Elli Bin sebep olana ve tövbe verene,elli bin bize,elli bin Seydamıza,elli bin Gavsımıza veriyor. Bu böyle ta Peygamber aleyhissalatü vesselama kadar gidiyor.

MANEVİ HASTALIKLAR

Sehvet unsurundan kaynaklanan manevi hastaliklar :

1-Cirkeflik 2-Murdarlik 3-Hayasizlik 4-Hirsizlik 5-Yaltakcilik 6-Munafiklik 7-Harislik 8-Cekememezlik 9-Baskalarinin elemine memnunluk v.s

... Eger sehvet unusuru terbiye edilip kontrol altina alinirsa ve seriaata ve akla uyarsa :

1- Kanaat 2-Kendini Tutma 3-Sabir 4-Haya 5-Namus 6-Zerafet 7- Zuhd 8-Kisa emelli olmak 9-Tamahsizlik sifatlari kazanilir…

Öfke unusurndan kaynaklanan Manevi Hastaliklar:

1-Kibir 2-Pervasizlik 3-Pislik 4-Munakase etmek 5-Buyukluk taslamak 6-Aldatmak 7-Kavga aramak. 8-Gururlanmak. 9-Zulum etmek . 10-Baskalarini kucuk görmek.
11-Asagi ve hor görmek. 12-Insanlara saldirmak. Gibi

Eger öfke unsuru kontrol altina alinirsa:

1-Sabir 2-Sogukkanlilik. 3-Afv 4-Sebat 5-Yigitlik 6-Sessizlik 7-Cesaret 8-Acima
9-Cömertlik gibi guzel ahlaklar ve sifatlar kazanilir.

Seytanlik unsurundan kaynaklanan Manevi Hastaliklar :

1-Hile 2-Hiyanet 3-Huzur bozma. 4-Kötu kalpli olma. 5-Aldatma. 6-Baska suretlere girme…

Seytanlik unsuru kontrol altina alinirsa:

1-Zekilik 2-Marifet 3-Ilim 4-Hikmet 5-Insanlarin arasini duzeltmek. 6-Efendilik
7-Baskanlik gibi guzel sifatlar kazanilir..

Kaynak : Imam Gazali k.s – Kimya-i Saadet
 

CUMA GÜNÜNÜN MUCİZELERİ

Ana-babasının kabrini, Cuma günleri ziyare...t edenin günahları affolur. Haklarını ödemiş olur.
**
Cuma gecesi Kehf Sûresi okuyan, Kıyamette, yerden göğe kadar bir nurla aydınlanır. İki Cuma arasında işlediği günahlar da affolur.
**
Cuma günü gusledenin günahları affolur.
**
Cuma günü günah işlemeden geçerse, diğer günler de selametle geçer
**
Cuma günü sabah namazından önce, üç kere Estağfirullah elazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh okuyanın, kendinin ve anasının ve babasının bütün günahları af olur.
**
Cuma günü seksen salevat getirenin, seksen yıllık günahı affolur
**
Cuma günü tırnak kesmek şifaya sebeptir.
**
Sevaplar içinde Cuma günü ve gecesinde yapılandan daha kıymetlisi, günahlar içinde de Cuma günü ve gecesinde işlenilenden kötüsü yoktur.
**
Cuma günü veya gecesi Duhân Sûresini okuyana Cennette bir köşk ihsan edilir.
**
Cuma günü veya gecesi ölen mümin, şehit olur, kabir azabından kurtulur.
**
Cuma günü, kuşlar ve vahşi hayvanlar birbirine "Selamün aleyküm, bugün Cuma günüdür" derler
**
Allahü teâlâ her Cumâ günü altıyüzbin kişiyi Cehennemden azat eder. Bunların hepsi Cehenneme lâyık olup Cumâ gününün bereketi ile Cehennemden çıkarılır
Ebu Bürde, babası Ebu Musa el-Eş'ari radıyallahu anh'tan naklediyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Cum'adaki icabet saati imamın minbere oturduğu anla, namazdan çıkması anına kadar geçen vakittir" dediğini işittim" Müslim, Cum'a 16, (853); Ebu Davud, Salat 208, (1049)

Hz Enes radıyallahu anh demiştir ki: "Cuma günü, (duaların kabul edileceği) ümit edilen saati, ikindi namazından sonra güneşin ufuktan kaybolması anına kadar arayın" Tirmizi, Salat 354, (489)

62:el-CUM'A Suresi Ayet:9 Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.

Perşembe, Mart 8

HER KİMİN GERÇEKLEŞMESİNİ İSTEDİĞİ MURADI HACETİ VARSA:

1... Gusul abdesti alınıp
2... 2 Rekat Namaz kılınacak ( Her rakatında 1 Fatiha 11 İhlas okunacak) selamdan sonra 100 istiğfar 100 salavat okunacak
3...Kıbleye karşı oturup 152 kere İNŞİRAH SURESİ okunacak
İSTEĞİNİ DERGAH-ZÜ'L CELALE arz ederse Allahu Tealanın izniyle muradı hasil olur..!

VİRD ADABI

Sâdât-ı Kiram’ın isimlerini ezbere bilen ergenlik çağına gelmiş herkes beş bin kalb zikri alabilir. Onbeş yaşından küçük çocuklara, isterlerse vird dersi verilebilir, onbeş yaşına kadar beş binde devam ettirilir.

Zikir abdestli iken yapılır. Zikir sırasında abdest bozulursa yenilenip kaldığı yerden devam edilir veya daha sonra çekilir.Vird kıbleye karşı oturarak çekilir. Mümkünse âdâp üzere oturulur. Ancak bir hastalık veya sıkıntı hâlinde vaziyetine uygun bir şekilde oturabilir. Zikre ilk defa başlayan mürid tespihini elli defa döndürür. Bunun için ne kadar vird çektiğini anlamak amacıyla sol elinde ikinci bir tespih kullanır.

Yirmi dört saat içinde sadece bir kez vird çekilir. Günün hangi saati virdin ilk başlangıcı olarak tespit edilmişse, mürid ertesi gün o saate kadar virdini tamamlamalıdır. Her müridin, virde başlama-bitirme saatleri farklı olabilir. Ancak virdi her yeni günün sabahından başlayıp o günün yatsı namazının son vaktine kadar bitirmek güzel olur.Kalb zikri olan vird dersi, bu yolda ilerlemek isteyenlere verilir, kimse bu dersi yapmaya zorlanmaz.Kalb zikri beş bin ile başlar. Yirmi bir binde biter. Bundan sonra 23 yirmi üç bin ile letâif zikri başlar, yüz bir (101) bine kadar devam eder.

Vird bir oturuşta tamamlanırsa güzel olur. Ancak durumu müsait olmayanlar virdini birkaç oturuşta tamamlayabilir. Ara verilerek devam edilecek ise mutlaka Fâtiha sûreleri okunmuş, tespih en az birkaç defa döndürülmüş olmalıdır. Bu bir usûldür. Fatihalar okunduktan sonra tesbihe başlanmadan ara verilecek olursa, tekrar oturuşta Fatihalar yeniden okunur.

Usûlüne uygun olarak virde ara verilmiş ise, yeniden başlanacağı vakit artık Fâtiha sûreleri okunmaz. Sadece yirmi beş defa ‘estağfirullah’ denilerek zikre başlanır.Günün her ânı vird çekilebilir. Sadece akşam ile yatsı vakti arasında, rabıtanın önceliği vardır. Mürid namazı kılmış, rabıtasını tamamlamış ve vakti varsa virdini çekebilir. Ancak Sadatlar bunu hiç yapmamışlardır.Vird için sabah ve akşama giriş vakitleri tavsiye edilir.Tesbih taneleri işaret parmağı ile hızlıca tek tek döndürülür, kasıtlı olarak atlanmaz. Ancak kasıtsız olarak aradaki atlamalar için bir şey gerekmez.

Zikirden maksat Yüce Allah’ı birlemek ve yüceltmektir. Tesbih tanelerine takılmaya gerek yoktur. Zikir esnasında sayı saymaya değil, kalbi zikirde toplamaya çalışmalıdır.Tesbihi döndürürken, yanlışlıkla meydana gelen şaşırma, atlama gibi durumlar için bir şey gerekmez. Ancak çok uyku, yorgunluk, sinir ve sıkıntı anlarında vird çekmemelidir.Vird çekerken sayı tespihinin neresinde kaldığını karıştıran veya unutan kişi, tahmin ettiği en az sayıdan başlar.Virdini çekemeyen mürid, bu yoldan uzaklaşmış sayılmaz. Ancak zikirle gelecek faydaları kaçırmış olur. Vird, nefsin terbiyesinde ve kalbin temizlenmesinde en başta gelen bir ameldir. Virdi olmayanın vârîdi/manevî hâli ve feyzi olmaz denmiştir. Vird olmadan, gerçek müridlik yapılmış olmaz.Başladıkları dersi artırmak isteyenler, mürşidine veya onun görevlendirdiği kişilere (vekile) müracaat ederler. Vekil, belli bir yere ve sayıya kadar vird artırmaya yardımcı olabilir. Ondan sonrasını mürşide bizzat sormalıdır. Vird, en az dört ay çekildikten sonra artırılmalıdır. Özel bir durum olursa, mürşide danışarak daha önce de artırmak mümkündür. Vekil, kimseyi virdini artırması için zorlayamaz.

Kimsenin vird süresini takip etmesi gerekmez. Sofiye vird tavsiye ve teşvik edilir, kendi gönlü ile müracaat edenin virdi usulünce artırılır. Vekil, yirmi bir bine kadar artırabilir. Artış, ikibin ikibin olur. Mürşid ise, gerekli gördüğü kadar artırır.Vird çekerken vücutta meydana gelen ağrı, yanma, batma, bayılma, sızı gibi haller, virdi artırma sebebi olabilir. Ancak vekil, bu tür hallerde virdi bırak diyemez, durumu mürşide bildirir. Şehadet parmağı olmayanlar vird çekemezler, hâllerine uygun zikir dersleri alırlar.Gününde çekilememiş olan vird, kaza edilmez. En dar anlarda virdi terk etmek yerine, Fâtihâları okuyup hediye etmek ve bir miktar tespih çekmek gerekir. Bunun da feyzi ve faydası vardır.Hareket hâlindeki araçta vird çekilmez. Yolculuk sırasında mürid vird dersini çekemediği için zarar görmez. Ancak kalben uyanık olmaya ve bir sayı düşünmeden kalbiyle zikretmeye çalışmalıdır. Bunu her durumda yapabilir.Normal şartlarda örtüsüz vird çekilmez. Ancak kişi örtü yerine kullanabileceği herhangi bir şey bulamazsa veya bunaltıcı sıcaklık varsa örtü kullanmayabilir. Bu da izne tabidir.Örtü kullanılmadan vird çekileceği zaman önünü bir duvara veya direğe getirmeli, insanların gelip geçeceği yerlerde virde oturmamalıdır.

Mürid hiçbir virdi kendi başına artırıp eksiltemez. Kendi başına mürşidinin verdiği zikirlerin dışında yeni zikir çeşitleri tercih edemez. Ederse ilerleyemez ve şeytanın hilelerinden emin olamaz. Bu işte asıl fayda kâmil mürşide itaattedir. Günlük işlerin önünde veya sonunda okunan ve vird hükmünde olmayan dua ve zikirler serbesttir. Onlar o işin ve vaktin sünnetidir, herkes yapabilir, yapmalıdır. Salavat okumayı günlük vird hâline getirmek isteyenlerin bunun için izin ve talimat almaları güzel olur. Vird hâlinde okunacak salavatlar için “Delailü’l-Hayrât” kitabı tavsiye edilir.Herkes günde istediği kadar Kur’an-ı Kerim okuyabilir. Ancak büyükler başlanan bir amelin az da olsa devamlı olmasını tavsiye ediyorlar. Bunun için her gün bir cüz Kur’an okumak ve ayda bir hatim yapmak en güzelidir.

Vird ve diğer zikir çeşitleri ile yetinerek Kur’an okumasını ihmal etmek doğru değildir. Her gün beş on sayfa salavat okurken, bir sayfa Kur’an okumamak, adaba aykırıdır. Hele bütün gününü işe ve hizmete ayırırken, farz namazlarında okuyacağı Kur’an’ı öğrenmek için biraz vaktini ayırmamak, şeytanın bir hilesidir; zarardır, tasavvuf büyüklerinin usul ve adabına aykırıdır.

Kaynak: Arifler Yolunun Edebleri !!!...

Çarşamba, Mart 7

‎08.03.2012 REBİUL -AHİR NAMAZI ve DUASI:

Rebîu'l-Âhir Namazı: 4 Rekat Kılınır her rekatında 1 Fatiha 11 İhlas ve mutevizeyen Sureleri okunur selam verdikden sonra aşaığıdaki dua 100 kere okunur..!
Hayırlı ömür, düşmana galebe ve kötü ölümden muhâfaza için akşam ile Yatsu namazının arasında 100 kere şu duâyı okumalıdır:

سُبْحَانَ اللهِ مِلاْءَ الْمِيزَانِ وَمُنْتَهَى الْعِلْمِ وَمَبْلَغَ الرِّضَى وَزِنَةَ الْعَرْشِ

"Sübhânallâhi mil'el mîzân. Ve müntehel-ılmi ve mebleğar-rızâ ve zinetel-arş"

TARİKATTA MERAK EDİLEN TÜM SORULARA GAVSIMIZ :(K.S.) HAZRETLERİNİN DİLİNDEN CEVAPLAR

GAVS HZ. LERİ İLE DR. AHMED ÇAĞIL IN SOHBETİ

S: Sofiler birbirinin elini öpmekte veya mal kaçırır gibi elini dokundurup çekmektedir. Bu konudaki emri şerifiniz nedir?

C: İznim yok, adabsızlıktır.

S: Markad-ı Şerif'in ziyaret adabı nasıldır?

C: Mürşidiniz önünüzde olacak ve rabıtayla gidecek. Yasin Fatiha ve İhlas okunacak.

S: Merkad-i Şerife Manen Pirimiz ile gittiğimize göre, Gavs ve Seyda Hazretlerinden Pirimize bizim hakkımızda rica etmesini talep edebilir miyiz?

C: Evet

S: Kazaya kalmıs namazı olan şahsın Evvabin veya teheccüd namazlarını kaza namazı niyetiyle kılabili mi?

C: Mollalara sor.

S: Hanefi mezhebinde olan sofiler Kamed'den sonra ellerini kaldırarak ezan duası okuyabilir mi?

C: Okuyabilir.

S: Dar gelirli sofiler için dergahta yardım toplanabilir mi?

C: Olabilir. Suistimal olmayacak.

S: Menzile giden otobüs tamamen sofilerle dolu ise, otobüs hareket halindeyken Kalbi zikir(vird) çekebilir mi?

C: Kalbi zikir olmaz. otobüste çekemez.

S: Amelini bitirmeyen sofiler Kelim-i Tevhid çekemiyor. Sofi olmayan kimseler Kelim-i Tevhid çekebilir mi?

C: Olmaz.

S: Vekil ne zamandan ne zamana kadar tövbe ve tarikatını tazelemelidir?

C: Sofi gibidir. her zaman yapabilir.



S: Evvabin namazını kılmadan rabıta yapsa, sonradan aklına gelip, rabıtadan sonra Evvabin kılsa olur mu?

C: Birşey olmaz.

S: işi çok olan sofiler Evvabin namazını kılmadıklarını bildiriyorlar.

C: Adabsızlık olmaz. Sevab alamaz.

S: otobüsten Menzile iner inmez Seyyidlerimiz veya orada ikamet eden sofilerle karşılaşınca, Seyyidlerimizin elini öpmek mecburiyeti hasıl olmaktadır. Duyduğumuza göre ilk defa Mürşidin eli öpülür diyorlar. Bu durumda ne yapmamız lazım gelir.

C: Birşey olmaz. mahsuru yoktur.

S: Kalbi zikir yaparken; sekiz Fatihayı okuyup hediye ettikten ve 500 veya 700 tesbih çekmeden önce Virde ara verilse, Fatihalar yeniden okunacak ve virde yenien başlanacak denilmektedir?

C:Fatihaları okuyup kalkarsa tekrar başa dönecek. Zikre başlayıp en az 3 veya 5 adet ALLAH derse kaldığı yerden devam eder.

S: Teypde kaside dinleyerek vird çekebilir mi?

C: Çekebilir.

S: Vird çekerken mazeretsiz olarak bir yere dayanmakta mahsur var mıdır?

C: Birşey olmaz.

S: Akşam rabıtasında mürşidimizi hatırlayabildiğimiz en güzel şekilde rabıta yapabilirmiyiz?

C: Size en güzel nasıl görünüyorsa öyle rabıta yapın.

S: Bazı dergahlarda yasin-i şerif okunmaktadır izin almak gerekirmi miktarı ne kadar olmalıdır?

C: Vird haline getirmeksizin olabilir (miktar söylemediler)

S. Vekil amme ve mülk surelerini ezbere bilmiyor fakat hatme-i hacegan duasını ezbere biliyor. Sofilerin içinde hatme-i hacegan duasını ezbere bilen var ise hatmeyi kim idare eder.

C: Bilen.

S: Askerlikte tesbih çekemeyen sofiler ne yapmalıdır?

C: Fırsat buldukca çekmelidir.

S: Seyyid olmayıpta seyyidim diyene nasıl davranmalıdır?

C: Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hatırı için idare edin.

S: Cezbeli sofilerin imamlık yapmaları olurmu?

C: Tutabiliyorsa iyi olur. Mümkün değilse imamlık yapmasın.

S: Camiye gitmeksizin dergahlarda sofilerle cemaat olunup namaz kılınabilirmi?

C: Cami iyidir. Fitne olmaz ise dergahlarda kılınabilir.

S: Telefonla usta sofilere tevbe verilebilirmi sekiz şart adabı anlatılabilirmi?

C: Hayır

S: Vekiller sofilerin virdini azaltabilirmi?

C: Azaltabilir.

S: Hatme-i haceganı idare edenin abdesti bozulursa ne lazım gelir?

C: Silsile başlamamış ise yerine birini oturdur. Silsile başlamış ise devam eder.

S: Hanefi mezhebinde olan sofiler mutabaat niyeti ile evlerinde veya dergahlarda çorapsız namaz kılabilirlermi?

C: Her sofi kendi mezhebine göre amel etmelidir.

S: Camilerde salat-u selam getirilirken sofiler buna katılabilirmmi?

C: Sessizce katılabilirler.

S:Hanefi mezhebinde olan sofiler, mutabaat niyetiyle, beş vakit namazda Saadat'ın tesbihatını uygulayabilirler mi?

C: Uygulayabilir. evet.

S: Herhangi bir sofi herhangi bir vekile (ben tesbihimi çekemiyorum, tesbihimi geri al) desene yapmak lazım gelir?

C: Mümkünse çeksin, bu durumda vekil tedbir alır.

S: Yeni sofiler/ yeni vekiller, usta sofilerden/usta vekillerden sıra bulup, Sadat'a söyleyecekleri konuları söyleyememekten şikayetçidirler?

C: Zikir ile ilgili soruları vekillere arzedebilirler.

S: Abdestsiz rabıta yapılabilir mi?

C: Normal rabıtalar olur. Akşam rabıtaları hariç.

S: Menzile giderken veya Menzil'den dönerken Ş.Urfa ve Konya'ya ziyaretler olabilir mi?

C: Dönüşte izin alarak gidebilir.

BAZI ZİKİRLER VE FAZİLETLERİ

(La havle ve la kuvvete illa billah okumak, 99 derde devadır. Bunların en hafifi sıkıntıdır.) [Hakim]
(1) [Güç ve kuvvet ancak Allah'tandır.]

... (“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyyil azîm” okumak, 99 derde devadır. Bunların en hafifi sıkıntıdan kurtulmaktır.) [Ebu Nuaym]
(2) [Güç ve kuvvet ancak şânı yüce Allah'tandır.]

(La ilahe illallah demek 99 belayı defeder, en aşağısı sıkıntıdır.)[3] [İ.Asakir]

[3] ('Allah'tan başka tapılacak ibadet edilecek ilah yoktur')
(Gece ibadeti zor gelen, hayra mal sarf edemeyen veya düşmanla savaşmaya korkan, çok Sübhanallahi ve bihamdihi desin. Bu, Allah yolunda harcayacağı bir altın dağdan daha kıymetlidir) [Taberani][4]
(Allah'ı, ona hamd ederek tesbih ederim)

(Zor bir duruma düşen, "Bismillahirrahmanirrahim ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyyil azîm" derse, Allahü teâlâ, onu her türlü bela ve musibetten korur.) [Deylemi] [5]

[5] [Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla Güç ve kuvvet ancak şânı yüce Allah'tandır]

Resulullah(sallahu aleyhi ve sellem) buyurdular:

Hakkını vererek(La'yı uzatarak) bir defa "La ilahe illallah"('Allah'tan başka tapılacak ibadet edilecek ilah yoktur') demek 4000 tane büyük günahı kırar geçirir.

"Dile hafif, mizanda ağır, Allah'a sevgili olan iki kelime (iki cümlecik) vardır Bunlar: "Subhanallahi ve bi-hamdihi(Allah'ı, ona hamd ederek tesbih ederim)", "subhanallahi'l-azim(büyük Allah'ı tesbih, ederim)'dir"

Bir kimse, (Sübhanallahi velhamdü lillahi ve la ilahe illallahü vallahü ekber ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim) derse, hem tesbih [sübhanallah], hem tekbir [Allahü ekber], hem tahmid [hamd] , hem tehlil [la ilahe illallah], hem temcid [la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim] söylemiş olmakla, en kıymetli tesbihi okumuş olur.

NAMAZDAKİ GÜZELLİKLER

Ebû Hureyre (r.a)’ın bildirdiğine göre;Hz.Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

Namaz dinin direğidir.
...
Namazda on güzellik vardır. Bu on güzellik şunlardır:

1-Yüzü güzelleştirir.
2-Kalbi nurlandırır.
3-Bedeni dinlendirir.
4-Kabirde arkadaştır.
5-Rahmetin inmesine sebeptir.
6-Gök kapılarının anahtarıdır.
7-Ahirette günah ve sevapları ölçen terazide sevap kefesini ağırlaştırır.
8-Rabbi hoşnut ve memnun eder.
9-Cennete giriş için ödenecek ücrettir.
10-Cehennem ateşine karşı koruyucudur.



Namaz : Peygamberlere öğretilen ibadetlerin ilkidir.
Namaz : Kıyamet günü hesabı sorulan vazifelerin ilkidir.
Namaz : Gaybe inanmanın pratik bir görüntüsüdür.
... ... Namaz : Kur an ı Kerimde en çok zikredilen emirdir.
Namaz : İnsanı Allah a bağlayan ve iman manalarını kalpte canlandıran temel noktadır.
Namaz : Cehennemden kurtuluşa bir vesiledir.
Namaz : Cennetin anahtarıdır.
Namaz : Yoksulların haccıdır.
Namaz : Mü minlerin miracıdir.
Namaz : Amellerin en hayırlısı muradın en feyizlisidir.
Namaz : Hayatın manası, yaratılışın hikmet ve gayesidir.
Namaz : İmanın gıdası,kalbin cilası,ahlakın kaynağıdır.
Namaz : İslamın binası,ibadetin hayırlısıdır.
Namaz : İmanın alameti,vücudun selametidir.
Namaz : Kullukta vakar ile tevazuun ifadesidir.
Namaz : Dünya nimetlerine şükür,ahiretin sonsuz nimetlerine nail olma vesilesidir.
Namaz : İnsanın hareketlerini Allah ın emirlerine uyduran bir sebepdir.
Namaz : İki vakit arasında küçük günahlara kefarettir.
Namaz : İman ile şirk ve küfür arasında bir perdedir.
Namaz : Suyun kiri giderdiği gibi günah kirlerini yıkayıp atandır.
Namaz : Allah ın huzuruna varmaya,O nunla konuşmaya,O nun nuruna erişmeye bir vesiledir.
Namaz : İnsanı kötülüklerden uzaklaştıran,iyiliğe çağıran bir ibadettir.
Namaz : Mü minin edep,irfan ve feyiz mektebidir.
Namaz : Allah ın verdiği nimetlere şükretmenin en güzel örneğidir.
Namaz : Camii ve cemaatle İslami birlik ve beraberliğin numunesidir.
Namaz : Ulu emre itaatin,içtimai talim ve terbiyenin en güzel yoludur.
Namaz : Mü mini Allah a yakınlaştıran ilahi bir emirdir.
Namaz : Şahadetten sonra İslami amellerin en önemlisi olduğu gibi şahadetinde bir alametidir.
Namaz : Yirmidört saat boyunca günah sağnakları altında kirlenen insanın bu günahlardan beş defa arınmasıdır.
Namaz : Kişinin yalnız Allah a kulluk ettiğinin ve yalnız ondan yardım dilediğinin ispatıdır.
Namaz : En güzel bir beden hareketidir
 

GAVS-I SANİ HZ.(K.S) DAN ÖĞÜTLER

(1) Neiş Yaparsanız Yapın Niyetinizi ALLAH (C.C.) Rızası Olsun..
(2) Kalbinize ALLAH (c.c.) ın Rızasını Yerleştirin Yaptığınız Her İşte Bu Olsun..
(3) Halim Olun,Yumuşak Olun Tevazu Sahibi Olun..
(4) Sizleri Tenkit Edenelerin Ellerini Öpün,Onları Anlamaya Çalışın..
(5) Size Gelenlerin Anlattıklarına Karşı Tarafı Dinlemeden Hüküm Vermeyin..
(6) Dinleyin Kızmayın Üstünlük Taslamayın,Her İki Tarafı Dinleyin Öyle Karar Verin..
(7) Şeriata Kesinlikle Uyun...
(8) Hissi Ve Duygusal Davranmayın...
(9) Sofilerin Çoğu Ne Yaptığını Bilmeyebilir,Sıkıntılarınızı ALLAH (C.C.) Bilsin.
(10) Başkalarının Lafları Sizi Yıldırmasın...
(11) Her Türlü Sitem,Sıkıntı,Suçlama Olacak,Bunları Yaşayacaksınız...
(12) Yaptığınızı ALLAH (C.C.) Rızası İçin Sevdiğinizi Zatın Hatırı İçin Yapın,Mükafatını ALLAH (C.C.) versin...
(13) Sabırlı Mantıklı Olun...
(14) Hep Beraber İstişare Yaparak Karar Verin...
(15) Siyaset Yapmayın,Ancak Çevredeki Müslümanlara Hizmet Edenlerede Yardımcı Olun...
(16) Su Üstünde Kalabilmek İçin Tezek Olmak Gerekir,Taş Olursanız Dibe Batarsınız...
 (17) Hizmet Nimettir...
(18) İnsan Zahmet Görmezse Cennetin Lezzetini Alamaz...
(19) Adabın Muhafazasında Arslan Gibi Olun...
(20) Bir Kişinin Hidayetine Vesile Olmanız Yedi Ceddinize Yeter...
... (21) Zikir;Nurdur,Işıktır...
(22) Helal Kazanmak,Başlı Başına Bir İbadettir...
(23) Kalbimizi Nefse,Şeytana Bırakmayalım.Düşman Düşmana Acımaz...
(24) Nefsinizi Ümmet-i Muhammed'in Menfaati İçin Feda Edin...
(25) Sadatlar ALLAH (C.C.) ın Dostlarıdır.Nazarları Dağları Yerinden Kaldırır...
(26) Birbirinizi Uyarınız,Hatalarınızı İkaz Ediniz.Bu Hususta Kesinlikle Darılmayınız...
(27) Eğer Siz Ahiret İçin Çlışırsanız Dünya Sizin Peşinize Düşer...
(28) Hizmet Etmek İsteyen,Evvela Kendi Nefsini İslah Etsin Yeter...
(29) Bütün Ameller,Niyetle Salih Amele Döner...
(30) Bu Zamanda İnsanlara Yapılabilecek En Büyük İyilik,Tövbeyi Tarif Etmek Ve Bir Mürşid-i Kamile Yönlendirmektir...


Üveysiyyi Bilvanisi Mevlana Hazreti Eş-Şeyh,Es-Seyyid Abdulbaki El Hüseyni (kaddesallahu sırrahu)