Bu dünyada acıkır, fakirleşir, hüzünlenir, hastalanır, haklarını kaybeder veya
bir haksızlığa uğrarsan cennetteki nimetleri, rahatlığı, sevinci ve emniyeti
hatırla. Eğer buna inanır ve bunu elde etmek için çalışırsan zararların kâra,
musibetlerin nimetlere dönüşür. İnsanların en akıllısı ahiret için çalışandır.
Çünkü faydalı ve kalıcı olan odur. İnsanların en ahmağı ise bu dünyayı kendine
gerçek yurt ve en yüce amaç edinendir. Bu kişileri, musibet anında aciz ve
olaylar karşısında çaresiz görürsün. Çünkü onlar sadece bu basit ve değersiz
hayatı görür, bundan ötesine bakmaz, düşünmez ve elde etmek için çalışmazlar.
Dünya sevinçlerini ve neşelerini kaybetmek istemezler. Şayet bunlar kalplerinin
ve gözlerinin üzerinden cehalet perdesini kaldırsalardı, nefislerine ebediyet
yurdunu, yüce nimetlerini ve saraylarını hatırlatır, vahyin hitabına kulak verir
ve işitirlerdi. Çünkü önemsenmesi, değer verilmesi, uğrunda çaba gösterilmesi
gereken odur.
Cennet ehlinin özelliklerini yani hastalanmadıklarını,
üzülmediklerini, ölmediklerini, yaşlanmadıklarını, içinden dışı görünen odalarda
istirahat ettiklerini, orada gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç
kimsenin düşünemediği nimetlerin var olduğunu, binitli birisinin bir cennet
ağacının gölgesinde yüz sene yürüse bile o mesafeyi kat edemediğini uzun uzun
düşündük mü acaba? Cennetin nehirleri coşkun, sarayları ihtişamlı, pınarları
akar, tahtları yüksek, kadehleri dizilmiş, yastıkları sıralanmış, yaygıları
gösterişli ve serilmiştir. Sevinci eksiksiz, ferahlığı büyük ve tüm istekler
karşılanır. Niçin akıl etmiyor ve bunları düşünmüyoruz?
Madem dönüş böyle
bir yere olacaktır, öyleyse musibetler hafif gelmeli, gözler aydın olmalı ve
kalpler coşmalıdır.
Ey fakirliğe müptela olanlar, yokluk çekenler, türlü
musibetlere duçar olanlar! Cennete girmek, ALLAH’ın lütfüne ermek için salih
amellerde bulunun. “Sabretmenize karşılık selâm sizlere. Dünya yurdunun sonucu
(olan cennet) ne güzeldir!” (Rad: 24)
SİZİ, DOĞRU YOLDA GİDEN VASAT BİR
ÜMMET YAPMIŞIZDIR (Bakara: 143)
Dengeli davranmak aklın ve dinin istediği
bir durumdur. Ne aşırı gidilecek ne de başkasına haksızlık edilecektir. İfrat ve
tefritten uzak kalınacaktır. Mutlu olmak isteyen duygularına hâkim olmalıdır.
Rıza ve kızgınlıkta, sevinç ve üzüntüde her halükarda itidalli davranmalıdır.
Çünkü olaylara karşı abartılı davranmak kişinin kendi nefsine karşı yapmış
olduğu bir haksızlıktır. Orta yolda bulunmak ne de güzeldir! Din dengeyi
getirmiştir. Hayat denge üzere kurulmuştur. İnsanların en yorgunu, başına
musibetler geldiğinde ve istenilmeyen olaylarla karşılaştığında nefsine uyan,
duygularına ve temayüllerine teslim olandır. Çünkü böyle davranan hayal ve
evhamla yaşar. Hatta bazıları herkesin kendisine düşman olduğunu ve bertaraf
edilmesi için çalıştıklarını düşünür. Vesveseleri ona herkesin kendisini takip
ettiğini telkin eder. Bundan dolayı da korku, endişe ve keder içinde
yaşar.
Aşırı korku, dinin yasak kıldığı basit bir davranış türüdür. Ona
ancak hayati değerleri ve yüce ilkeleri kaybedenler devam eder. “Her çığlığı
kendi aleyhlerine sayarlar” (Munafikun: 4).
Sakin ol. Çünkü korktuğun
birçok şey olmayacaktır. Korktuğun şeyin gerçekleşmesinden önce en kötü ihtimali
düşünebilir ve kendini ona göre hazırlayabilirsin. İşte o zaman daha meydana
gelmeden bile kalbi parçalayan acımasız kehanetlerden kurtulabilirsin.
Ey
uyanık ve akıllı kişi! Her şeye kendi değerini ver. Olayları büyütüp abartma.
Dengeli ve itidalli ol. Haksızlık yapma ve vehimlerin ardından gitme. Sevmenin
ve kin tutmanın ölçüsünü de şu hadisten al: “Sevdiğini ölçülü sev. Belki bir gün
düşmanın olur. Düşmana da ölçülü kin tut. Belki bir gün dostun olur.” “Ola ki
ALLAH sizinle, içlerinden düşman olduğunuz kimseler arasına bir sevgi (ve
yakınlık) koyar” (Mumtehine: 7). Zaten korku ve endişelerin birçoğu
asılsızdır.
Bu yazılanları hayatının her alanına uygulamaya çalışmadığın
sürece sana fayda vermez. Uyguladığında ise, yaşadığın hayattan daha mutlu,
huzurlu ve güzel olan, naim cennetlerinde ebedi yaşama götüren bir hayatı elde
edersin. “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi
ateş azabından koru” (Bakara: 201).
Aid
el_Karani