Çarşamba, Aralık 28

İÇİN SIKILDIĞINDA

Bu dünyada acıkır, fakirleşir, hüzünlenir, hastalanır, haklarını kaybeder veya bir haksızlığa uğrarsan cennetteki nimetleri, rahatlığı, sevinci ve emniyeti hatırla. Eğer buna inanır ve bunu elde etmek için çalışırsan zararların kâra, musibetlerin nimetlere dönüşür. İnsanların en akıllısı ahiret için çalışandır. Çünkü faydalı ve kalıcı olan odur. İnsanların en ahmağı ise bu dünyayı kendine gerçek yurt ve en yüce amaç edinendir. Bu kişileri, musibet anında aciz ve olaylar karşısında çaresiz görürsün. Çünkü onlar sadece bu basit ve değersiz hayatı görür, bundan ötesine bakmaz, düşünmez ve elde etmek için çalışmazlar. Dünya sevinçlerini ve neşelerini kaybetmek istemezler. Şayet bunlar kalplerinin ve gözlerinin üzerinden cehalet perdesini kaldırsalardı, nefislerine ebediyet yurdunu, yüce nimetlerini ve saraylarını hatırlatır, vahyin hitabına kulak verir ve işitirlerdi. Çünkü önemsenmesi, değer verilmesi, uğrunda çaba gösterilmesi gereken odur.

Cennet ehlinin özelliklerini yani hastalanmadıklarını, üzülmediklerini, ölmediklerini, yaşlanmadıklarını, içinden dışı görünen odalarda istirahat ettiklerini, orada gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin düşünemediği nimetlerin var olduğunu, binitli birisinin bir cennet ağacının gölgesinde yüz sene yürüse bile o mesafeyi kat edemediğini uzun uzun düşündük mü acaba? Cennetin nehirleri coşkun, sarayları ihtişamlı, pınarları akar, tahtları yüksek, kadehleri dizilmiş, yastıkları sıralanmış, yaygıları gösterişli ve serilmiştir. Sevinci eksiksiz, ferahlığı büyük ve tüm istekler karşılanır. Niçin akıl etmiyor ve bunları düşünmüyoruz?

Madem dönüş böyle bir yere olacaktır, öyleyse musibetler hafif gelmeli, gözler aydın olmalı ve kalpler coşmalıdır.

Ey fakirliğe müptela olanlar, yokluk çekenler, türlü musibetlere duçar olanlar! Cennete girmek, ALLAH’ın lütfüne ermek için salih amellerde bulunun. “Sabretmenize karşılık selâm sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir!” (Rad: 24)

SİZİ, DOĞRU YOLDA GİDEN VASAT BİR ÜMMET YAPMIŞIZDIR (Bakara: 143)

Dengeli davranmak aklın ve dinin istediği bir durumdur. Ne aşırı gidilecek ne de başkasına haksızlık edilecektir. İfrat ve tefritten uzak kalınacaktır. Mutlu olmak isteyen duygularına hâkim olmalıdır. Rıza ve kızgınlıkta, sevinç ve üzüntüde her halükarda itidalli davranmalıdır. Çünkü olaylara karşı abartılı davranmak kişinin kendi nefsine karşı yapmış olduğu bir haksızlıktır. Orta yolda bulunmak ne de güzeldir! Din dengeyi getirmiştir. Hayat denge üzere kurulmuştur. İnsanların en yorgunu, başına musibetler geldiğinde ve istenilmeyen olaylarla karşılaştığında nefsine uyan, duygularına ve temayüllerine teslim olandır. Çünkü böyle davranan hayal ve evhamla yaşar. Hatta bazıları herkesin kendisine düşman olduğunu ve bertaraf edilmesi için çalıştıklarını düşünür. Vesveseleri ona herkesin kendisini takip ettiğini telkin eder. Bundan dolayı da korku, endişe ve keder içinde yaşar.

Aşırı korku, dinin yasak kıldığı basit bir davranış türüdür. Ona ancak hayati değerleri ve yüce ilkeleri kaybedenler devam eder. “Her çığlığı kendi aleyhlerine sayarlar” (Munafikun: 4).

Sakin ol. Çünkü korktuğun birçok şey olmayacaktır. Korktuğun şeyin gerçekleşmesinden önce en kötü ihtimali düşünebilir ve kendini ona göre hazırlayabilirsin. İşte o zaman daha meydana gelmeden bile kalbi parçalayan acımasız kehanetlerden kurtulabilirsin.

Ey uyanık ve akıllı kişi! Her şeye kendi değerini ver. Olayları büyütüp abartma. Dengeli ve itidalli ol. Haksızlık yapma ve vehimlerin ardından gitme. Sevmenin ve kin tutmanın ölçüsünü de şu hadisten al: “Sevdiğini ölçülü sev. Belki bir gün düşmanın olur. Düşmana da ölçülü kin tut. Belki bir gün dostun olur.” “Ola ki ALLAH sizinle, içlerinden düşman olduğunuz kimseler arasına bir sevgi (ve yakınlık) koyar” (Mumtehine: 7). Zaten korku ve endişelerin birçoğu asılsızdır.

Bu yazılanları hayatının her alanına uygulamaya çalışmadığın sürece sana fayda vermez. Uyguladığında ise, yaşadığın hayattan daha mutlu, huzurlu ve güzel olan, naim cennetlerinde ebedi yaşama götüren bir hayatı elde edersin. “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” (Bakara: 201).
Aid el_Karani