Çarşamba, Ocak 25

Hikem-i Ataiyye 4

16. Allah’ın (c.c) “kahhâr” sıfatının bir delili de beraberinde olmayan birşeyle seni perdelemesidir.

Açıklama: Allah (c.c) kadimdir. Mâada (O’nun dışındaki her şey, mevcudat) hâdistir (sonradan yaratılmadır.) O varken başka bir şey yoktu. Aslen mevcut olmayan- bu şeylerin sana hakiki ve tek mevcut olan Allah’ı perdelemesi O’nun kahhâr sıfatını gösterir. Fâni şeyin bâki olanı perdelemesi kahr alâmetidir.

17• Her şeyi ortaya çıkaran O (c.c) iken bir şeyin O’nu perdelemesi nasıl tasavvur edilebilir?

Açıklama: Allah (c.c) aslında zâhirdir. Basiret ile (kalp gözüyle) her şeyde görülebilir. Perde O’na değil, göremeyenin gözlerindedir.


18• Her şey ile ve her şeyde zâhir iken bir şeyin O’nu perdelemesi nasıl düşünülebilir.

Açıklama: Allah’ın kudretini ve hikmetlerini her şeyde görmek mümkündür.

Bazıları demişlerdir ki:
“Hiç bir şey görmedim ki o şeyde Allah’ı (c.c) (yani kudret ve hikmetini) görmeyeyim?”


19• Her şey için zâhirken bir şeyin O’nu perdelemesi nasıl düşünülebilir?

Açıklama: Allah (c.c) her şey için zâhirdir. Her şey O’nu tanıyor ve hal lisanıyla O’nu tesbih ediyor. Ama bunu ancak ârifler anlayabiliyor.

“Yedi gök, yer ve içindekiler O’nu tesbih ederler. Hiçbir şey yok ki O’nu tesbih etmesin. Fakat siz onların tesbihlerini anlayamazsınız.” (Isrâ 17/44)

20• Hiçbir şey yok iken O zàhir idi. O halde bir şeyin O’nu perdelemesi nasıl tasavvur edilebilir?

Açıklama: O (c.c) ezelde binefsihi zahirdi. Mahlukatın zuhuru O’nun yaratmasıyladır. O aslında başkasıyla zâhir olmaktan ve başkasının O’nu tanımasından da müstağnidir (bunlara muhtaç değildir). Hal böyleyken başkası O’nu perdeleyemez.



21• O her şeyden daha zâhir iken başkasının O’nu perdelemesi tasavvur edilebilir mi?

Açıklama:Allah’ın hafi (gizli görünmez) olması çok fazla zâhir olduğu içindir. Kibriyası (yüceliği) sebebiyle görünmezdir. O kadar zâhir ve yakindir ki zatı görülemez.
“Biz ona (insana) şah damarından daha yakınız” (Kaf 50/16).
Allah’ın yakınlığı mesafe cihetinden değil, ilim ve ihata (kuşatma) cihetindendir.



22• O bir iken, başka hiçbir şey yok iken bir şey O’nu nasıl perdelesin?


Açıklama: Allah (c.c) vâcibü’l-vücuttur. Ezeri ve ebedîdir ve bizatihi kaimdir. Başkaları ise caizul-vücut olup, varlığı Allah’ın iradesiyledir. Vücudiyyeti vacip olmayan şeyler hakikatte dem (yok) hükmündedir.
olmayan bir şey O’nu perdeleyemez.


23• O sana her şeyden daha yakınken başka bir şeyin O’nu perdelemesi nasıl düşünülebilir?

Açıklama: Az önce de zikredildiği gibi O’nun yakınlığı ilim ve ihata cihetindendir. Mesafe cihetinden değil … Çünkii Allah mekân ve mesafeden münezzehtir.
Allah (c.c) her şeyi görür, gizliyi de açığı da bilir.


24• O olmasaydı hiçbir şey mevcut olmayacaktı. O halde bir şey O’nun nasıl perdelesin? Şaşılacak şey! Mevcut Olan (Allah) yok olanda nasıl zuhur eder? Yahut da hadis (sonradan) olan, kadîm (ezeli) olan ile nasıl beraber olur?

Açıklama: Kalbini aslında yok olan şeylere (mahlûkata) bağlayan kişi vâcibü’l-vücut olan Hakk’ı göremez. Varlık ile yokluk bir arada bulunmaz. Kadim ile hadis bir arada olursa hadis gider, kadîm kalır.

Bir adam Cüneyd’in (r.a) yanında,
“Elhamdülillah” dedi ve “rabbi’l-âlemin” demeyi terketti. Cüneyd (r.a),
“Tamamla ey kardeşim” dedi. Adam,
“Allah’ın (c.c) yanında âlemlerin ne değeri var ki” dedi. Cüneyd,
“Sen yine de söyle. Çünkü hâdis ile kadim beraber olursa hâdis gider, kadim bâki kalır” dedi.



25. Başlangıçta Allah’a rücû etmek sonuçta başarının alametlerindendir.

Açıklama: Mürid başlangıçta Allah’a (c.c) güvenip, O’nun yardımına sığınırsa, kendi kuvvetinden sıyrılıp, Allah’ın inayetine yapışırsa sonuçta başarıya erecektir. Kendine güvenmek ise başarısızlığın alâmetidir.

• Başlangıcı parlak olanın nihayeti de parlak olur.

Açıklama: Başlangıçta müridin niyeti, (değil dünyevî) uhrevî bir makam sevdası dahi olmamalıdır. Başlangıcı parlak olmak demek, maksadı sırf Allah’a kul olmaya çalışmak ve ihlâslı olmak demektir. Müridin niyeti halis olursa Allah (c.c) onu maksuduna eriştirecektir.

Cenâb-ı Mevlâ (c.c),
“Bizi’m yolumuzda mücahede edenlere elbette yolumuzu gösteririz. Şüphesiz Allah ihsan sahipleriyle beraberdir” (Ankebût 29/69) buyurur.

Şeyh Ebü’l-Hasen eş-Şâzelî (r.a) şöyle anlatır:
Ben bir arkadaşımla beraber bir mağarada Allah’a ibadet ediyor ve “Ha bugün, ha bu cuma Allah (c.c) bize bir fütuhat verebilir” diye temenni ediyorduk.

Bir gün mağaranın kapısında nur yüzlü bir adam belirerek bize selâm verdi. Selâmını aldık ve halini sorduk. Bize şöyle dedi:
“Ha bugün, ha yarın bize keşif olabilir” diyen adamın hali nasıl olur? Ne fütuhat, ne de kurtuluş için değil, Allah’a (c.c) emrolunduğumuz şekilde (maksatsız ve sırf O’na kulluk için) ibadet etsek ya” dedi ve kayboldu.
Biz de hatamızı anlayıp, nefsimizi kınadık ve bir müddet sonra fetih oldu.

el-Gavs Abdülhakîm Hüseynî (k.s),
“Başlangıçta ihlâs ile gelenlerin sonu güzel oluyor. Bir maksatla gelenlerin ise çoğunun iflah olmadığını görüyoruz” buyurmuştur.