1- Ecel-Ölüm
Ecel, ölüm için tayin ve takdir edilen vakittir. Her insanın dünya hayatındaki ömrü sonlu ve sınırlıdır. Allahu Teala ezeli ilminde her canlıya bir ömür takdir etmiştir. O vakit gelince hayat biter, ruh cesedi terkeder; canlılık gider. Buna ölüm denir.
Her insanın, her toplumun, her canlının, her eşyanın ve içinde yaşadığımız bu dünyanın bir eceli vardır. O ecel gelince insan ölür, toplumlar tarihten silinir, yerine başkası gelir; canlının hayatı değişir; eşya kırılır, parçalınır, yok olur; dünyanın kıyameti kopar.
Bu konuda Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: "Her ümmetin bir eceli vardır. O vakit geldiğinde işleri biter. Ömürleri ne bir an tehir edilir; ne de bir an öne alınır.( A'raf, 34)
"Allah hiç kimseyi eceli gelince katiyyen geri bırakmaz, ölümünü te'hir etmez. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır." (Münafıkun, 11.)
"Dünyada ne varsa hepsi fanidir. Baki olan sadece celal ve ikram sahibi Allah'tır."( Rahman, 26-27)
Ölümün zahiri sebebi ne olursa olsun asıl sebep Allahu Teala'nın ölüm emri ve hükmüdür. O her insanın ölüm zamanını, yerini, şeklini belirlemiş ve onu görevli meleğe bildirmiştir. Ölümle görevli melek Azrail aleyhisselâm'dır. Onun yanında yardımcıları vardır. Her insana ayrı bir şekilde gelirler. Allahu Teala'nın emrine göre hareket ederler. Allahu Teala: "Şu kuluma yumuşak davranın, o benim dostumdur, onu üzmeyin!" emrini verince, melekler onun ruhunu hiç incitmeden alırlar. Kafir, münafık ve zalimlerin ruhları zorla, dehşet içinde alınır. İyilerin ruhları "illiyyin" makamına çıkarılır; kafirlerin ruhu "Siccin" karanlığına atılır. Yüce Rabbimiz, salih insanlarla, fasık ve kafir olanların hayatlarının bir olmadığı gibi, ölümlerinin aynı olmayacağını belirtiyor.( Casiye, 21.) Ve her grubun ölümünden şöyle haber veriyor:
"Ölen kimse, mukarrebun makamındaki salihlerden ise; ona, rahat bir ölüm, hoş kokulu nimetler ve Naim Cenneti vardır.
Ölen kimse, amel defterini sağ tarafından alacak mü'-minlerden ise, melekler ona: Ey mü'min sana selam olsun!" derler.
Eğer o, hakkı yalanlayan sapık kimselerden ise, ona kaynar sudan bir ziyafet vardır. Ve o cehenneme atılacak.( Vakıa, 88-94.)
2- Kabir Hayatı- Berzah Alemi
Kabir, ahiretin ilk durağıdır. Ölümle başlayıp kıyametin kopmasına kadar geçen süreye "kabir hayatı" denir. Bu safhaya "berzah alemi" de denir.
Kabir hayatı gerçektir. Kabirde "Münker-Nekir" adlı meleklerin suali haktır. Kabir azabı vardır. Kabirdeki sual için ceset şart değildir. Cesedi suda kaybolan veya ateşte yanıp kül olanlar için de kabir suali vardır. Allahu Teala onların dağılan vücut parçalarını toplayacak ve melekler hesap soracaklardır. Kabir azabını veya kabir safasını ruhla birlikte ceset de tadacaktır.( Aliyyü'l-Kâri, Şerhu Fıkhi'l-Ekber, 170-171; Kadızade, Fevaidü'l-Ferâid (Tam Amentü Şerhi), 310; Edib Keylani, Avnu'l-Mürid Şerhu Cevhereti't-Tevhid, II, 1022-1024.) Bu konuda bir çok hadis-i şerif mevcuttur. Biz, sahih hadis kitaplarımızın rivayet ettiği bu konudaki hadislerin farklı rivayetlerini bir arada vereceğiz. Böylece, insanın ahiret yolundaki ilk durağında başına nelerin geldiğini Rasulullah (s.a.v) Efendimizin sa adetli beyanlarından öğrenmiş olacağız.
Hz. Aişe (r.ah) validemiz anlatıyor: Rasulullah (s.a.v) buyurdu ki: "Kim Allah'a kavuşmayı severse, Allah da ona kavuşmayı sever. Kim Allah'la buluşmayı hoş görmezse Allah da onunla buluşmayı hoş görmez." Ben bunu duyunca: "Ey Allah'ın Rasülü! Bu bahsettiğiniz durum ölümü hoş görmemek midir? Halbuki bizim hiçbirimiz ölümden hoşlanmaz." diye sordum; Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Hayır durum o değil. Fakat mü'mine ölüm geldiğinde melekler tarafından kendisine Allah'ın rahmeti, rızası ve cenneti müjdelenir. İşte o zaman mümin Allah'a kavuşmayı sever, Allah da ona kavuşmayı sever.
Ölen kafir ise ona Allah'ın azabı ve gazabı haber verilir. O zaman kafir Allah'a kavuşmayı hoş bulmaz, Allah da ona kavuşmaktan hoşnut olmaz."( Buhari, Rikak, 41; Müslim, Zikr, 5 (No: 2065) )
Ashaptan Bera b. Azib (r.a) anlatıyor: Rasulullah (s.a.v) ile birlikte Ensar'dan birisinin cenazesinde bulunuyorduk. Cenazenin üzeri henüz kapatılmamıştı. Rasulullah (s.a.v) oturdu, biz de etrafına oturduk. Gayet sessiz ve sakin bir şekilde oturuyorduk. Rasulullah'ın (s.a.v) elinde bir çubuk vardı. Saadeti! başını önüne eğmiş derin derin düşünüyor ve elindeki çubukla yere çizgiler çiziyordu. Bir müddet sonra başını kaldırdı ve :
"Kabir azabından Allah'a sığının."buyurdu. Bu sözünü üç defa tekrarladı ve devamla şöyle buyurdu:
"Mü'min bir kul dünyadan irtibatını kesip ahirete yöneldiği zaman Yüce Allah gökten güzel ve güneş gibi parlak yüzlü melekler indirir. Onların ellerinde Cennet kefenlerinden bir çok kefen ve Cennet kokularından kokular bulunur. Melekler, o kimsenin etrafına otururlar, öyle ki gözünün görebildiği alanı doldururlar. Bu sırada ölüm meleği gelir baş ucunda oturur ve: "Ey Allah'a iman ve itaatla tertemiz olan can. Allah'ın mağfiret ve rızasına kavuşmak için çık bedenden" diye seslenir. Ruh çıkar, ölüm meleği ruhu eline alır. O anda diğer melekler ölüm meleğinin elinden ruhu kaparak Cennet'ten getirdikleri güzel bezlere sarar, üzerine güzel koku dökerler. O anda ruhtan dünyada bulanan en güzel misk kokusu gibi kokular yayılır. Melekler ruhu o halde göğe yükseltirler. Dünya semasından yedinci kat göğe kadar çıkarlar. Bu arada yanlarından geçtikleri bütün melekler topluluğu: "Bu ne güzel bir koku, kimdir bu kokunun sahibi?" diye sorarlar. Ruhu götüren melekler de o kimsenin dünyadaki en güzel isimini söyleyerek : "Bu falan oğlu filandır" diye kendisini tanıtırlar. Bu şekilde yedinci kat göğe çıkarlar. Yüce Allah:
"Kulumun kitabını (ismini ve amelini) "illiyyin"e yazın ve sonra onu bedeninin olduğu yeryüzüne götürün." buyurur. Ruh bedenle kabirde buluşur. O anda iki melek gelir. Bunlara "Münker ve Nekir" melekleri denir. Melekler ölüyü kabrin içinde oturturlar ve ona:
"Rabbin kim?" diye sorarlar. O:
"Rabbim Allah'tır." diye cevap verir. Melekler:
"Dinin nedir?" diye sorarlar. O:
"Dinim İslam'dır" diye cevap verir. Melekler:
"Size gönderilen şu kimse (Muhammed (s.a.v) kimdir, onun hakkında ne diyorsun?" diye sorarlar. O:
"O, Allah'ın peygamberidir." diye cevap verir. Melekler:
"Amelin nedir?" diye sorarlar. O:
"Allah'ın kitabını okudum, ona inandım, içindekileri tasdik ettim." diye cevap verir. Bunun üzerine, gökten bir münadi şöyle seslenir:
"Kulum doğru söyledi. Ona Cennet'ten güzel düşekler hazırlayan, rahat ettirin, kendisine Cennet elbiseleri giydirin. Onun için Cennet'e bakan bir kapı açın." denir. Hepsi yapılır, kendisine Cennetin güzel kokuları gelir. Sonra kabri gözünün görebildiği kadar genişletilir. O arada ölen kimsenin yanına güzel yüzlü birisi gelir, kendisine güzel müjdeler verir. Vefat eden kimse: "Sen kimsin? Yüzün hayır getiren bir yüz" der. O da:
"Ben senin güzel amelinim" diye cevap verir. Bunun üzerine vefat eden kimse:
"Ya Rabbi! kıyameti kopar da aileme ve malıma kavuşayım." der.
Kafir veya münafık bir kimse de dünyadan işi bitip ahi-rete yönelince kendisine siyah yüzlü ve ellerinde kalın çullar bulunan melekler gelir. Gözünün gördüğü kadar geniş bir alanı doldururlar. O arada ölüm meleği gelir, başında durup:
"Ey küfür ve isyanla kirlenmiş habis ruh! Allah'ın gazap ve azabına çık!" diye seslenir. Ruh cesetten ayrılır, zorla çıkar. Ölüm meleği ruhu eline alır. Bu arada diğer melekler çıkan ruhu ölüm meleğinin elinden kaparak getirdikleri kaim kirli çullara sararlar. Ondan, dünyadaki en kötü leşten beter bir koku çıkar. Melekler onu alıp yükselirler. Yanlarından geçtikleri melekler: "Kim bu pis kokulu" diye sorarlar. Onlar da onun dünyadaki en kötü ismini vererek: "Falan oğlu filandır" diye tanıtırlar. Dünya semasına gelirler, göğün kapısının açılmasını isterler, açılmaz" Hz. Rasulullah (s.a.v) burada şu ayeti okudular:
"Ayetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenen ve imana yanaşmayanlar var ya, onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğnenin deliğinden geçmedikçe Cennet'e giremeyeceklerdir. Biz suçluları işte böyle cezalandırırız."( A'raf, 40.) Efendimiz (s.a.v) bu ölünün halini anlatmaya şöyle devam etti:
"Yüce Allah meleklerine: "Onun kitabını yerin en alt tabakasındaki "Siccîn"e=Cehennem'liklerin isim ve amellerinin yazıldığı deftere yazın." emrini verir. Ruhu şiddetli bir şekilde atılır. Ruh bedenle kabirde buluşur. Yanına iki melek gelir, onu oturturlar. Kendisine:
"Rabbin kimdir?" diye sorarlar. O:
"Ne! Ne! Bilmiyorum!" diye cevap verir. Melekler:
"Dinin nedir?" diye sorarlar. O:
"Ne! Ne! Bilmiyorum!" diye cevap verir. Melekler:
"(Hz. Muhammed'i (a.s) kasdederek): Şu size gönderilen şahıs hakkında ne diyorsun? diye sorarlar: O:
"Ha, ha! Bilmiyorum" diye cevap verir. Bu arada semadan bir münadi şöyle seslenir:
"Hep yalanladı. Ona ateşten bir döşek serin. Kendisi için Cehennem'e açılan bir kapı açın." denir. Hepsi yapılır, Açılan kapıdan kabrine Cehennemin sıcaklığı ve zehirli alevleri ulaşır. Kabir onu öyle bir sıkar ki, kaburga kemikleri biribirine geçer. Karşısına çirkin yüzlü pis kokulu birisi gelir ve: "Bu sana va'dedilen gündür; seni üzüntüden perişan edecek akıbeti bekle." der. Adam: "Sen de kimsin, bu ne uğursuz yüz" diye sorar. O çirkin suratlı kimse: "Ben senin çirkin, kötü amelinim." diye cevap verir. Adam: "Ya Rabbi! sakın kıyameti koparma, helak olurum." der.( Ahmed, Müsned, III, 3; IV, 287; Ebu Davud, No: 4753; Hakim, Müstedrek, l, 37-40; Acurri, eş-Şeriatu, No: 879.)
"Sonra melek onun başına elindeki tokmakla bir darbe vurur. Adam öyle bir sayha atar ki, onu insan ve cinlerden başka bütün canlılar işitir."( Buhari, Cenaiz, 51; Müslim, Cennet, bab: 17.)
Bu manadaki bir çok hadis-i şerif kabir hayatını isbat ve izah etmektedir. İslam alimleri bu hadislerden, şu neticeleri çıkarmışlardır:
*Kabir ahiretin ilk durağıdır. Orada hesabı kolay olanın mahşerdeki işi de daha kolay olacaktır. Kabirde hesabı zor olanın, mahşerdeki işi ve hesabı daha zor olacaktır.
*Herkes kabirde Cennet veya Cehennem'deki gideceği yeri görecektir.
*Kabirdeki kimse, kabrin dışındaki sesleri işitir; söylenenleri anlar. Selam verenin selamını duyar ve alır. Selama karşılık verir; ancak bunu insanlar duymaz.
*Ölü, hayatta olanlardan kendisi için hayır dua ve istiğfar edenin, Kur'an okuyanın, sadaka verenin yaptıklarından fayda görür.
*Kabir, ya Cennet bahçelerinden bir bahçedir; mü'min orada hoşça vakit geçirir. Ya da Cehennem çukurlarından bir çukurdur; kafir ve münafık orada azap görür.
*Ölüm döşeğinde olan bir kimsenin yanında onun duyacağı bir sesle "la ilahe illallah" kelime-i tevhidini söylemek faydalıdır.
*Kabir suali ölü kabre konduktan sonra başlar.
*Sual meleklerine "Münker-Nekir" denmesi, yaratılış ve görüntülerinin çok değişik oluşundandır. Onlar, insanın gördüğü veya duyduğu hiçbir varlığa benzemezler. Acaib, farklı bir yaratılışları vardır. Ancak mü'minlere güzel gözükürler. Onlara selam verirler.
*Ruhun kabirdeki cesetle buluşturulması ve kabirdeki hâli ortak yaşamaları, dünyadaki ruh-ceset buluşmasına benzemez. O alemin kendine has bir hayat tarzı vardır. Mahşere kadar o hâl üzere kalınır.
*Bazı kimselerden kabir suali kaldırılır. Bunların başında sıddıklar, şehitler, Allah yolunda uykusuz kalan, hizmet edip nöbet tutanlar ve her gece Mülk ve Secde sûrelerini okuyanlar gelir. Bu sureler bir mazeret, hastalık veya unutma ile okunmadığı zaman bu müjde ortadan kalkmaz. Taun, kanser, devamlı ishal gibi yaygın ve ölümcül bir hastalığa tutulup Allah için sabreden ve bu hastalık içinde ölenlerle, Cuma günü veya gecesinde vefat edenler de kabir azabı görmezler.( Bu konuda geniş bilgi için bkz: Suyuti, Şerhu's-Sudûr, 204 vd.)
*Kabir azabına sebep olan günahlardan birisi de insanlar arasında laf getirip götürmek ve iki insanı biribirine düşürmektir. Sidikten sakınmayan ve taharetini tam yapmayanlar da kabir azabına uğrarlar.
*Kabir azabından ve kabirdeki fitneden Allahu Teala'ya sığınmak gerekir.
*Allahu Teala, dünyada iken kalbine ve diline kelime-i tevhidi yerleştiren; onu devamlı zikreden ve fikreden kimseleri ölürken ve kabirde bu zikir ve fikir üzerinde tutacağını müjdelemiştir.( İbrahim, 27.)
*Peygamberlerin cesetlerini toprak çürütmez. Onlar kabirlerinde diridirler. Orada namaz kılar, Allahu Teala'yı hamd ve sena ile yüceltirler.( Müslim, Fedail, No:2375; Hakim, Müstedrek, II, 421; Heysemi, Mecmeu'z-Zevaid, VIII, 211.)
*Hz. Rasulullah (s.a.v) Efendimiz'e salat ve selam getirenlerin duaları kendisine ulaştırılır, okuyan kimse tanıtılır, Efendimiz (a.s) o kimseye karşılık verir, affı için dua buyurur. Ayrıca ümmetinin iyi ve kötü amelleri de kendisine ar-zedilir; iyi amellere sevinir; kötü ameller için istiğfar eder. Bu şekilde ümmetinin haline kıyamet günü şahitlik eder.( İlgili hadisler için bkz: Münziri, et-Terğıb ve't-Terhib, No: 2464-2500; ibnu Kayyim, Cilâü'l-Efhâm, 29 vd.)
*İlmi ile amel eden alimlerin, şehitlerin, yüksek velayet mertebesine yükselmiş salihlerin, sırf Allah rızası için müezzinlik yapanların da cesetleri çürümez.( Kadızade, Feraidü'l-Fevaid (Tam Amentü Şerhi), 326)
"Hadiste belirtildiği gibi, insanların her tarafı çürür, sadece kuyruk sokumu denen kemik kalır, insanın ilk yaratılışı onun üzerinde olmuştur; ikinci dirilişi de onun üzerinde olacaktır.( Buhari, VI, 157; Müslm, Fiten, 42; 141; Nesai, Sünen, IV, 111.)
Müminlerin ruhları kabirde biribirlerini ziyaret ederler.( Tirmizi, Cenaiz, 19; Ibnu Mace, Cenaiz, No: 1474.) Bazı salihlere kabirlerinde, dünyada en çok yaptıkları zikir ve ibadetle meşgul olma nimeti verilir. Ancak bu zikir ve ibadetler sevap için değil, manevi haz içindir.( Suyuti, Şerhu's-Sudur bi Şerhi Hâli'l-Mevta ve'i-Kubûr, 255 vd.)
Kabir hayatı, kıyametin kopmasıyla biter